Sosyal afet – D20Haber
22.03.2025, Cumartesi
3 °C / 17 °C Denizli Hava Durumu

Sosyal afet

A- A+

Dün akşam Afet Dayanışma Ağı kısaca ADA’nın 14 haftalık YAG yani Yerel Afet Gönüllüsü eğitimine başladım. İki hafta önceki yazımda anlatmıştım bu eğitimlerin nasıl alınacağını ve gerekliliğini.
İki saat boyunca ekranda çeşitli görüntülerle desteklenerek depremin ne olduğunu anlattı Selmin Hoca. Zihnimden hiç gitmeyen 6 Şubat görüntüleri bir anda kanlı canlı tazelendi ekranda.
Neden katıldınız eğitime diye sordular. Dedim ki;
“6 Şubat depreminde,11 Ağustos Karadeniz sel felaketinde, 21 Ocak’ta Kartalkaya yangınında devletin ve bürokrasinin ağır cüssesinin ne kadar yavaş hareket ettiğine şahit oldum. Bu yavaşlığın kurtarılabilir kaç cana mal olduğunu görmek canımı çok yaktı. Organizasyon kargaşasının, egosu yüksek kahramanlıkların asıl işi yapacak yetkili ve becerikli AKUT gibi AFAD gibi kurumların işlerine nasıl engel olduğunu ve yine göz göre göre kaç canın yittiğini izlerken ve fark ederken haykırmaktan içim çıktı. Felaketler ülkesiyiz bununla yaşamayı öğrenirken önlenebilir kayıplar için afet öncesi ve sonrası ben ne yapabilirim sorusuna sanki evrenden gelen bir cevap gibiydi ADA.”

Evrenden gelen cevap ne diyordu;
- Kritik bilgilerle bazı felaketler önlenebilir, yanan yağın üstüne su atmamak gibi
- Önlenememiş felaketlerde alınan tedbirler can kaybını minimuma indirir; doğru yere, doğru şekilde inşa edilmiş yangın merdivenli, güvenlik önlemi tam alınmış, depreme dayanıklı sağlam binalar gibi.
- Yaşadığımız kentte, mahallede gördüğümüz binalardaki ve belki de yollardaki aksaklıkların yetkili yerleri uyararak düzeltilmesini sağlamak gammazlık değil, yurtseverlik, insanlıktır. (şahsi çıkar ve ayrımcılık gözetmeden yapılması şarttır tabii ki)
- Evlerin içinde alınacak ufak önlemlerle pek çok hayat kurtarılabilir. Kitaplık yaptırmıştım mesela iki gün önce ve hemen kolonlara sabitledim.
- Evin içinde yaratılacak hayat boşlukları nefesimizin süresini uzatır.
- Ailemizle ve apartmanımızla ve sonra mahallelimizle yapacağımız afet planları kimin neyi yapacağını önceden belirleyeceği için, paniklemeyi hafifletip, sakince afet alanından çıkabilmemizi sağlar.
- Önlenemez felaketler oluşmuşsa, hemen sonrasındaki panik halini yatıştırmak işlerin çok daha hızlı yürümesini sağlar.
- Can kurtarmakla uğraşan profesyonellerin ve çaresiz vatandaşın eline bir bardak sıcak çay vermek, sırtına battaniye, ayağına terlik, boğazına bir dilim ekmek buluvermek herkesin yaptığı işe daha kolay odaklanmasını sağlar.
- Kahramanlığa soyunmak bize Azrail’le rol değiştirmek gibi bir acı da yaşatabilir. Can kurtarmaya yardımcı olurken egomuzu ise enkaz altında bırakmamız gerekir.

Tüm bu aldığım notları okurken memleketin halini düşündüm bir yandan. Öncü depremlerle zıngır zıngır sallanıyor toplumsal, siyasi, mesleki, ailevi, maddi, manevi yurttaş hayatımız yıllardır.
Hani aile içi afet planımız, hani apartman planımız, hani mahalle planımız, hani kent planımız?
Nerede hayat boşlukları yaratacağız kendimize, hepimize?
Her nefes alacak boşluğu rantla, egoyla, otokrasiyle, korkuyla dolduruyorlar.
Kalan hayat boşlukları çocuklarımızı hak ettikleri ortamda yaşatmaya, yetiştirmeye yetecek mi?
Tanrıcılık oynayanların, suçu günahı yine Tanrı’ya atmaları kadar trajikomik bir ironide boğuluyoruz.
Depremin büyüklüğü (magnitüd); deprem sırasında açığa çıkan enerjinin sayısal birimidir.
Depremin şiddeti ise; sarsıntının bıraktığı zararlardır.(Yıkılan binalar, can kaybı sayısı, hasar…)
Doğadan gelene, Tanrı’dan gelene sözümüz yok ama sadece depremin büyüklüğü Tanrı’dan gelendir. Şiddeti ise görevini yapmak yerine sahnede Tanrı rolü kesen, liyakatsiz yönetimlerden gelir.
Sosyal depremlerin de alınması gereken önlemleri vardır, her taraf yıkılıp yapılacak şey kalmadan önce yani testi kırılmadan önce.
Yapılacak şey de sırasıyla kendimiz, ailemiz, çevremiz, mahallemiz, kentimiz ve memleketimizi bilgilendirmek ve önlemleri almak, bıkmadan, usanmadan ve vaz geçmeden uğraşmaktır.
Sosyal afetler de önlenebilirdir, yanan tavaya su atmak yerine, bilinçli ve birlikte davranarak!

Göz ve yürek yakıcı baharatlı bir ülkede yaşıyoruz evet. Ama bu baharatların arasında tatlı soslar da var mesela 21 Şubat 2025 Cuma akşamı yani bu cuma Denizli Musıkî Derneği’nin şahane bir Yeşilçam şarkıları konseri var. Konserin adı da Film Gibi Biraz. Saat 20:30’da sahnede olacaklar biraz yüreğimizi müziğin umuduyla ve gücüyle coşturmak niyetiyle. Kaçırmayın sakın!


BAHARATLI ŞİİR

Ben de istemem
baharatı fazla kaçmış şiirler yazmayı
istemem
siz okurken kavrulsun gözünüz, yüreğiniz
isterim hep içinde
lezzet verecek kadar hüzün bulunsun
tuzu, mavi kadar denizden olsun
safranı göz kararı güneşten
karabiberi kara bir çocuğun
gülen kara gözünden
pul biberi kavuşmak ihtimali taşıyan
gurbetten gelsin
şekerini dostla içilen muhabbet koysun
istemem mi hiç
şiirim mis gibi umut koksun
bende pişsin komşuya düşsün
istemem mi hiç

Aylin MÜFTÜLER

Yazarın Diğer Yazıları
Kadın eli değmiş dünya
10 Mart 2025 Pazartesi
Ramazan davulu
3 Mart 2025 Pazartesi
Sanat damarı
24 Şubat 2025 Pazartesi
Geçici varoluş
10 Şubat 2025 Pazartesi
Ultra ölüm dahil konaklama
3 Şubat 2025 Pazartesi
Ne uzun ölüyoruz
27 Ocak 2025 Pazartesi
Çiğköfte yalnız yenmez
20 Ocak 2025 Pazartesi
Ahlak kime göre
13 Ocak 2025 Pazartesi
Özgürlük ayaklarda başlar
6 Ocak 2025 Pazartesi
Her sefer ilk sefer gibi
30 Aralık 2024 Pazartesi