Oyun : Lüküs Hayat
Besteleyen : Cemal Reşit Rey
Yazanlar : Ekrem Reşit Rey
Nazım Hikmet (Bazı şarkıların sözlerini yazdığı biliniyor)
İlk gösterim : 1933
92 yıldır konusunun özü itibariyle güncelliğini yitirmeyen, şehir tiyatrolarında Haldun Dormen yönetmenliğiyle Suna Pekuysal ve Zihni Göktay’ın muhteşem performanslarıyla yüreklere kazınan, defalarca filme uyarlanan, televizyonda dizi olarak yayınlanan enfes bir oyun izledim dün gece.
İlk kez izlemiyorum ama ilk kez izler gibi izledim sindire sindire ve hep yeniydi sanki.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları ve Senfoni Orkestrası büyük alkışı hak eden bir başarıyla sergiledi oyunu. En minicik rolden , başrollere kadar kusursuz denebilecek bir oyunculuk ve enfes bir orkestra, beni seksenlerin sonlarına ışınladı. O yıllarda televizyonda soluksuz izlemiştim çünkü Zihni Göktay ve Suna Pekuysal’ın devleştikleri oyunu. Çünkü o zamanlar televizyon bir sanat ve eğitim aracıydı. Şahane tiyatrolar ve konserler yayınlanırdı uyuşturucuya döndürülmeden önce! Neyse konumuza dönelim.
Peki ya bütün salonun Lüküs Hayat’ın bütün şarkılarını ezbere söylemesine ne buyrulur?
Sahne sanatları çok nankör sanatlardır. Yaprak sarması gibi; aylarca hazırlarsınız bir gecede tüketilir. Ve pek çoğunun tadı da damakta kalmaz.
Hayatımız, memleketimiz, dünyamız nereye doğru yuvarlanıyorsa, sanat da aynı yöndeki toza bulanıp aynı rengi alıyor.
Nasıl yönetiliyorsak, sanatımız da o kılıkta çıkıyor ortaya.
Liyakatsiz yönetiliyorsanız; tiyatrolarınızın başına da öyle insanlar geliyor genelde. Kalemi sağlam insanların yerine kapısı sağlam insanların oyunları ve oyunculukları konuyor sahneye. Tabii öyle olunca sağlam kalemler ve yetenekler kırılıyor.
Tiyatroya, konsere gitmeyen, adını bile anmayan yöneticiler varsa; halk da gitmiyor, çünkü halk takip ediyor baştaki ne yaparsa, imam-cemaat meselesi gibi.
Mizaha düşman bir yönetim varsa; mizah çizeri yetişmiyor, sahneye konan komedilere gülmek yerine geviş getirir gibi seyrediyorsunuz ağzınızı sola doğru yamultarak, çünkü espri fukarası oluyor oyunlar. Çünkü korkuyla tutulan kalem yanlış yöne atıyor çizgiyi.
Ekonomik krizleri çok da içine katmıyorum, evet çok etkili ama yukarıda saydıklarım kadar değil. Sanata aşık ve alışık insan ne yapıp edip o oyuna, konsere para buluyor. Bulamadığından yakınanın yüzde doksanı ise yeterince istemediği için bahane ediyor parayı.
Son altı aydır özellikle bunun için Denizli Büyükşehir Belediyesi’ni ve Kültür Müdürü sevgili Mehmet Selçuk’u kutlamak isterim yeri gelmişken. Kayda değer miktarda ve pek çoğu yüksek kalitede çok iyi sanat etkinliklerine ev sahipliği yaptılar fiyatları da olabildiğince geride tutarak.
Pek çoğuna katılmaya çalıştım çünkü ben sanat ve kitapla beslenen bir insanım yoksa aç kalırım.
Beni en mutlu eden şeyse tüm bu gösterilerde ve konserlerde salonların tıklım tıklım dolmasıydı.
Neden doluydu çünkü;
-Sanata aç bırakıldı bu halk.
-Boğaz derdine düşürüldü başka şeyin derdine düşmesin diye.
-Eğitimi elinden alındı düşünemesin diye.
-Birbirine düşürüldü, el ele tiyatrolara gidemesin diye.
-Sahneler kapatıldı oyunlar sergilenmesin diye.
-TV dizileri; Lüküs Hayat’ta anlatılan mal mülk düşkünlüğü ve sahte sosyete seviciliğiyle, çıkar dünyasıyla, boş beleş kafalarla, boş hayatlarla, mirasyedilerle, çalışmayan fabrika veliahtlarıyla, çabuk zengin olmak yöntemleriyle doldurulup, aşırı dozda halka zerk edildi ve uyuşturuldu.
Bu dozları almayı reddeden bir grup ve bunun farkında olan belediyeler şöyle bir titrediler, üstlerini başlarını silkeleyip kendilerine geldiler. Ve bu kendine geliş, uyuşmakta olan halkı da etkiledi ve izleyici sayısı günden güne arttı şimdi bilet bulmakta zorlanıyoruz.
Demek ki bir kişi bile uyanık kalsa diğerlerini uyandırabilirmiş.
Ve sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demekmiş, sahip çıkmak gerekirmiş.
SERDE ŞAİRLİK VAR
Serde mevcutsa şiire temayül
Biraz isyan, biraz da tevekkül
Kalemini susturamazsın
Kelâm hapşırık gibidir
Geldi mi bir kez tutamazsın
Bazen yaşadıkların dökülür
Gözünün yaşı kadar hakiki
Kimi geceler uykuların bölünür
Yazmak için rüyandaki rengi
Hele bir de içinde kalanlar
Köz olur ucunda kalemin
Şairlik varsa serde
Kurur gözünün pınarı
Sözlerin ağlar
Aylin MÜFTÜLER
