Cam ve gözyaşı – D20Haber
14.05.2025, Çarşamba
11 °C / 27 °C Denizli Hava Durumu

Cam ve gözyaşı

A- A+

Kadehte meydir deniz
Sırçadandır güneşin günübirlik mezarı
Şarap camsız göğe karışır
İnsan toprağa karışır cansız
Can toprağa gider
Cam topraktan gelir
İnsanın ruhu içinde

Toprağa gönderdiklerim nicedir ciğerimi oyuyor özlem denen nefti hançerle.
Kulağım seste Polyanna kızım desin bana annem.
Ayloşka diye seslensin babam kimsenin demediği gibi.
Hayatım desin hayatım dediğim, yüreğinden gelen yumuşacık sesle.
Özlem öldürmez ince ince oyar akşam vakitleri sen ve gidenlerin giderken götürdükleri baş başa kalınca. Her gidenle biraz daha eksilirsin. Kendinle mutlu olmayı öğrenirsin elbet. Yokluğa alışırsın, varlığa alıştığın gibi. Alışırsın, eskisi kadar kolay düşmezsin o boşluklara zaman ince bir ağla kapatmaya başlar çünkü. Seni hiç beklemediğin anlarda içine düşürmeye yetecek kadar bir boşluğu ise hiç kapatamaz. Sonra eksik yanların sen olur, seni tamamlar gidenlerin boşlukları. Sessizce ruhuna sızmışlardır vermeleri gerektiği kadar ve sonra dönüşüm kutusunda yani toprakta başka formlara karışmışlardır. Kuantum fiziği böyle diyor aşağı yukarı en basit ve masumca anlamak istediğim şekliyle. Bunu düşündüğümde, boşluklarımın sonsuzca başka başka boyutlarda var oluşunu sürdürmesi düşüncesi beni dolduruyor. Gözler ruhun duş başlığı zaten, yıkasın paklasın diye varlar ve bu düşünceyle gözümün suları ılık ılık şükürle yer çekimine yenik düşüyor.
Gözyaşı yaşadıklarının izinden ince ince akarken yine toprağa karışır, dökülen kişinin gittiği yere,
bir nevi vuslat.
İşte böyle bu aralar toprakla ıslak kuru bir yakınlık içindeydim ki yine topraktan gelen camın büyüsüne kapıldım cam büyücüleriyle başka bir evrene yolculuk yaparken.
Cam sanki topraktan gelirken,toprağa gönderdiklerimden haber getirdi.
Bak dedi bana “Ben de topraktım ama soda ve kireçle karıştım şimdi cam oldum, formum değişti ama yok olmadım.”
Doğada hiçbir şey yok olmazdı madem doğru söylüyordu, toprağa giren de dönüşerek çıkıyordu.
“Hoş geldin o zaman” dedim cama “hadi bana göster nasıl formlara giriyorsun sen buralarda?”
Tuttu elimden beni bienale götürdü. Cam bienalini kentin Hestia’sı yani ocak tanrıçası Ömür Duruerk düzenliyordu. 14 yıldır düzenleniyor ve bu yıl 8’incisi yapılıyordu. Koşa koşa gittim ki her yerden bir başka renk bir başka ahenk içinde cam ruhu dolaşıyor. Bir köşede benim akıttığım gözyaşını toplayıp yüzüne takmış bir kadın, başka bir köşede korsanlardan şişeye sığınmış bir yelkenli, üst katta Alice’in harikalar diyarı, tam ortada bir çerçevenin içine dokunarak yerleştirilmiş içimi delen bir çift göz oluyordu.
Hem akışkan hem katı hem kırılgan hem dayanıklı hem şeffaf hem derin!
Nasıl oluyordu?
Büyüydü işte bu, cam büyücüleri de bunu yapıyordu.
Şalümonun mavi alevi başka dünyalara götürüp getiriyordu camı başka bir ruha bürünmüş olarak.
Sonra bir baktım ki bir de bedenlere bürünüyor. Dedim “nasıl oluyor da sen kucaklıyorsun insanı, tehlikelisin çünkü aynı zamanda.”
Döndü bana dedi ki;
”Ah benim unutkan beşerim yukarıdaki şiiri sen yazmadın mı? Ne diyorsun orada camsız şarap, cansız insan doğaya karışır. Cam topraktan gelir insanın ruhu içinde. Hah tamam işte cam insanın ruhunu içine alınca bedenlenmesi de şart oldu ve büyücüler beni kendi bedenlerinde kendi öykülerinin kahramanı yaptılar ve beni tüm sivri yanlarımla, kırılganlığımla kucakladılar. Bizden örnek alırsa insanın insanla barışması da böyle olacak. ”
Bir de baktım ki bana anlattıkları öykülerini onlar sahnede sergilerken ben de şiirimle dillendirmişim.
Nasıl oldu anlamadan cam büyücülerinin ayinine dahil oluvermişim.
O öykülerin şiirlerini yazarken neler neler öğrenmişim misal;
-Şahmaran’ın aslında Lokman Hekim’in öğretmeni olduğunu ama sadece Lokman Hekim’in şifacı olarak bilindiğini Şahmaran’ın ise yılan kuyruklu kadın olarak! Ve mitolojik kahramanlarda bile başarılı kadının hep erkeğin gölgesinde ve yer altında kaldığını (bu yorum bana ait, feministliğime verin)
-Bir mutfak şefinin Rus balerin Anna Pavlova’ya hayranlığından ona benzeyen ve sonra çok ünlü olan Pavlova Pastası’nı yaptığını.
-Antik Yunan’da genç kadın ve erkeklerin tanrıların bakışına yakalanırsa hayatlarının karardığını ve Poseidon’un bakışından kurtulamayan Medusa’nın yılanbaşlı, cam gözlü korkunç bir yaratığa dönüştürülmesine rağmen içindeki kanatlı Pegasus’u hiç unutmadığını.
-Gökyüzünde her 8 yılda bir Venüs ve Dünya’nın dans ederek Venüs’ün Gülü olarak bilinen geometrik deseni oluşturduğunu.

Velhasıl kelam camın büyüsünde geçen dört gün, toprağa gidenlerin yolculuğunu anlattı bana.
Sonsuz döngünün mucizesini ve gözyaşının cam gibi dönüşebildiğini de!
Ve gözyaşının cam gibi saydam ve derin, kırılgan ama dayanıklı, şifalı ve şefkatli olduğunu fısıldadı kulağıma. Gözyaşı ve cam iki kardeş beni sevgiyle toprakladılar.
Cam büyücülerine saygıyla…

Yazarın Diğer Yazıları
Sahi biz kimiz?
5 Mayıs 2025 Pazartesi
Gülün açma korkusu
21 Nisan 2025 Pazartesi
Öyle bir yorgunluk
14 Nisan 2025 Pazartesi
Kaç 301 lazım daha
1 Nisan 2025 Salı
Şiir isyan ile mamuldür
24 Mart 2025 Pazartesi
Kadın eli değmiş dünya
10 Mart 2025 Pazartesi
Ramazan davulu
3 Mart 2025 Pazartesi
Sanat damarı
24 Şubat 2025 Pazartesi
Sosyal afet
17 Şubat 2025 Pazartesi