OKUMAK – D20Haber
25.04.2024, Perşembe
17 °C / 29 °C Denizli Hava Durumu

OKUMAK

A- A+

Çelişkiler ile dolu bir ülke olduğumuzu düşünmüşümdür hep. Birçok sorunumuzu biliriz. Soruna dair ilacı da biliriz. Ancak kalkıp gerekeni yapmak yerine düşünce gücüyle bunları düzelteceğimizi düşünürüz. Düzeltiyorum düşünmezsek daha bir düzeleceğini düşünürüz.

Geçmiş yıllarda üniversitemizin düzenlediği kariyer konulu birkaç toplantıya katılmıştım. Bu toplantılarda hep kariyer maceranız öğrenmek istenir. Yani genç bir insan görece kariyerinde başarılı diye karşısına çıkartılan birinden işin sırrını, formülünü veya reçetesini öğrenmeye çalışır ki 1-2 ay sonra okulunu bitirdiğinde aynı yoldan ilerleyebilsin.

Sanırım o yıllarında insanlar sihirli bir şeyler söylemenizi bekliyorlar. Yani çıkıp evrene nefesinizi 45 saniye tutup dileğinizi söylediğinizde her dileğiniz yerine gelecek desem sanırım salonun yarısı boğulabilir.

Neyse o toplantılarda önce kendinizi tanıtırsınız. Sonunda da sorunuz var mı diye sorarsınız ki hem interaktif bir konuşma olsun hem de o klişeyi sorsunlar ki muhabbet uzasın ve herkes rahatlasın…

Biri çıkar ve sorar. Biz gençlere kariyerlerine başlarken ne tavsiye edersiniz. O zaman ben bunu ülkemin bu kadar vahim bir halde olduğunu bilmeden söylemiştim. Okumak demiştim o zaman soruyu soran genç arkadaşıma.

Okumak konusunda ne kadar kötü ve acınası bir halde olduğumuza daha sonra yaşadığım bazı olaylarda da dikkat etmeye başladım. İş başvurusuna gelen arkadaşlar ile yaptığım görüşmelerde hep kısaltmalar görüyordum. Chat yapar gibi ifadeler. Görüşmelerde hep hobiler kısmında kitap okumak yer alıyordu. Ama nasıl bir hobiyse artık hepsi de yılda bir kitap okuduğunu söylüyordu. O da nedense hep Kürk Mantolu Madonna oluyordu. Bir gençlik bir kitabı okuyarak eğitilebiliyordu demek ki diye düşünüyordu insan.

Sonra herkes sihirli bir cümle yazabiliyordu. Yani kendinizi tanıtın kısmında felsefi olsun diye bir cümlelik bir şeyler yazıyorlardı. Örneğin bu arkadaşlardan biri şunu yazmıştı: “Goethe nin de dediği gibi hayat kısa ve bu yüzden arkada önemli sözleri söylenmemiş bırakacak zaman yok.” Goethe böyle bir şey demiş mi bilemiyorum. Ama Instagramın dediği kesin gibi.

Aynı durum yetişkin dostlarda da var. Yani bu köşeden yazmaya başladığımda bana ilk söylenen kısa yazmam olmuştu. Fikirlerine çok değer verdiğim bir dostum okunmasını istiyorsan kısa yaz demişti. Şimdi bakınca haklı olduğunu düşünüyorum. Ya da etrafınızda çok insan vardır eminim “Ay nasıl bu kadar kalın şeyleri okuyorsun?” diyen. Kitap okuma hadisesini içeriğe değil de sayfa kalınlığına bakarak ele aldığımız için sanırım Kürk Mantolu Madonna en çok okunan roman. Bir de sosyal medyada fotoğraf paylaşırken ıhlamur ile çok fotojenik duruyor.

Bu kadar zaman geçtikten sonra az okumanın suçlusu matbaanın geç gelmesi olamaz. Başka şeyler var bizim bilmediğimiz. Yani yazarına bu kadar kötü davranan bir milletsek veya çocuğumuz ben yazar olmak istiyorum dediğinde “Ben sana olma demiyorum. Ol. Hobi olarak evde yap ama gerçekte bir işin olsun” diyor isek ya da kompozisyon yazma derslerinde konu büyük çoğunlukla yaz tatilinde ne yaptın ise o zaman Fransa’da yüzde 21 olan okuma oranının bizde binde bir olmasına şaşırmamak gerekir.

Yanlış anlaşılmasın. Basılan kitap konusunda bu kadar rezil bir durum yok. Uluslararası Yayıncılar Birliği verilerine göre kitap basımında dünya 11ncisiyiz. Kitabı daha çok hava atmak için alıyor olacağız ki durum bu kadar kötü. Kitap okumak için ayırdığımız zaman ortalama olarak 1 dakika. Bu şartlar altında kalın kitap görünce paniklemek de gayet normal. Yani kalın bir kitap altı yılda biter bu şartlar altında. Ebeveynler olarak çok suçlu olduğumuz çocuklara kitap hediye etme sıralamasında 180 ülke arasında 140’ıncı olmamızdan belli. Yani kimse darılmasın. Çocuğuna stres çarkı almayan kaç kişi var ki aramızda.

Ağlanacak bir durum değil mi… Aslında her şey ne güzel başlamıştı geçmişte. Televizyonlar çoğaldığında herkes istediğini özgürce konuşup tartışacak demişlerdi. İnternet ilk hayatımıza girdiğinde yaşasın demiştik. Bilgi çağı geldi. Yırttık. Bundan sonrası robotlar olur kesin diyorduk. İlk chat’leşmeyi ODTÜ de yapan abilerimiz bu işin kedi videoları paylaşma ile sığlaştırılacağını bilseler yan odalardaki bilgisayarlarda ilk merhabayı yazdıklarında birbirlerine o kadar mutlu sarılırlar mıydı acaba?

Geldiğimiz noktada daha az okuyan, acayip seyreden, seyrettikçe şikayet eden ve mutfağa bile gitmekten aciz yaratıklara dönmeye başladık. Silkinmek zorundayız. Eskisi gibi anneler babalar çocuklarına bırak zamanını çarçur etmeyi. Bugün ne kadar okudun diye baskı yapmalılar. Hatta alışkanlık gelişsin diye beraber okuma saatleri yapmalılar. Kitap satan yerler ayakta kalsın diye onlardan alışveriş yapmaya devam edip, dostlar ile toplumu uyutan okyanusun bilmem neresindeki adalarda geçen yarışmaları seyretmeyi bırakıp kitap tartışmaya başlamalılar. Aksi takdirde bu yaratılan cahiller dünyasının özçekim yaparken dudaklarını büzünce akıllı göründüğünü sanan sürüsünün aciz canlıları ile daha fazla yaşamaya başlayacağız. Ve ne yazık ki bunlar çoğunluk olmaya başladıklarında da bizde ister istemez dudaklarımızı büzmeye başlayacağız…

Ben büzmek istemiyorum oramı buramı. Sizde büzmeyin. O yüzden sorgulayın günde kaç sayfa okuyup kaç saat anlamsız yarışmaları seyrettiğimizi. Okumak güzeldir efendim. Okuyun, okutun…

Yazarın Diğer Yazıları
BİLİMİ İTHAL EDEN TOPLUM OLMAK
26 Ağustos 2017 Cumartesi
MESLEK LİSESİ PROBLEMİ
12 Ağustos 2017 Cumartesi
İNOVASYON MESELESİ
29 Temmuz 2017 Cumartesi
DENİZLİ DE TURIST OLMAK
22 Temmuz 2017 Cumartesi
15 TEMMUZ’UN ARDINDAN
14 Temmuz 2017 Cuma
YENİ NESİL VE SANAYİİ
30 Haziran 2017 Cuma
BAYRAM YAZISI
23 Haziran 2017 Cuma
TASARIM ÜLKESİ OLMAK
9 Haziran 2017 Cuma