Semiz: Mühendisliği dışlayan yapılar afete davettir – D20Haber
17.06.2025, Salı
18 °C / 33 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. YAŞAM
  4. /
  5. SİVİL TOPLUM
  6. /
  7. Semiz: Mühendisliği dışlayan yapılar afete davettir

Semiz: Mühendisliği dışlayan yapılar afete davettir

A- A+
D20HABER
Yayınlanma: 16 Ağustos 2018 Perşembe - 12:37Güncelleme: 16 Ağustos 2018 Perşembe - 12:37
Semiz: Mühendisliği dışlayan yapılar afete davettir

Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Denizli Şube Başkanı Dr. Barış Semiz, yapı üretim sürecinden mühendisleri uzak tutan, mühendisleri itibarsızlaştıran anlayışlardan vazgeçilmediği sürece doğal olayların afete dönüşmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtti.

JMO Denizli Şube Başkanı Dr. Barış Semiz, ülkemizde yaşanmış en yıkıcı depremlerden biri olan, binlerce insanın hayatını kaybetmesine, on binlerce insanın yaralanmasına neden yol açan 17 Ağustos 1999 Depremi’nin yıldönümü dolayısıyla açıklama yaparak, ranta dönüşen kentsel dönüşüm uygulamalarını, kaçak yapılara af getiren imar barışını ve yapı üretim sürecinde mühendislerin dışlanmasını eleştirdi.

Dünyanın sismik yönden en aktif olan Alp-Himalaya deprem kuşağında bulunan Türkiye’nin yüzde 93’ünün, nüfusu ve sanayi kuruluşlarının yüzde 98’inin, barajların yüzde 95’inin deprem kuşağı üzerinde yer aldığına dikkati çeken Dr. Semiz, jeolojik yapısı nedeniyle ülkemizde her zaman yıkıcı depremlerin yaşanabileceğini, çarpık kentleşmenin sonucu oluşan yapı stoğunun ne kadar güvenliksiz olduğunun son günlerde arka arkaya çöken binalar ve istinat yapıları ile bir kez daha ortaya çıktığını ifade etti.

“KENTSEL DÖNÜŞÜM RANTSAL DÖNÜŞÜME HİZMET ETTİ”

Kentsel dönüşüm uygulamasını eleştiren Dr. Semiz, “2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ile sözde deprem zararlarını azaltmaya çare olarak sunulan kentsel dönüşüm projelerinin asıl olarak rantsal dönüşüme hizmet ettiği, riskli alanlar ve yapılar için sonuç alıcı uygulamaların gerçekleştirilmediği, hatta imara esas jeolojik-jeoteknik etütler sonucunda uygun olmayan alan olarak ilan edilmiş bölgelerin kentsel dönüşüm adı altında yapılaşmaya açılarak daha da tehlikeli hale getirilmiştir. Kentsel dönüşüm alanları olması gerekenden çok uzakta, artık dönüşemez hale gelen kimliksiz ve güvenliksiz yapı stoklarına dönüşmüş ve dönüşmektedir” ifadelerini kullandı.

DEPREM GÜVENLİĞİ İÇİN ATILAN ADIMLAR BOŞA ÇIKARILDI”

İmar affı uygulamalarına da değinen Dr. Semiz, “Olumsuz gelişmeler ortadayken, gündeme getirilen “imar affı” ile kıyı alanları, tarım arazileri, meralar, orman alanları, dere yatakları, içme suyu havzaları ile tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilen kaçak ve mevzuata uygun olmayan bina ve tesisler dâhil olmak üzere, ayrıcalıklı imar hakları verilerek her biri bir “kent ve çevre suçu” niteliğinde yükselen yapılar yasallaştırılmak istenmektedir” diyerek, şöyle devam etti:

“İmar barışı adı altında topluma sunulan bu kaçak yapılaşma affı ile denetimsiz, mühendislik hizmeti almamış yapılar yasal hale getirilmiş, bugüne kadar sınırlı da olsa deprem güvenliği için atılmış olan tüm adımlar boşa çıkartılmıştır. Bu yasal kılıf, ülkede inşa edilmiş bulunan yapıları depreme karşı güvenlikli hale getirmeyecek, tam aksine doğa olaylarının afete dönüşerek pek çok insanın hayatını kaybetmesinin zemini hazırlanmış olacaktır. Karadeniz bölgesinde son günlerde yağan yağmur sonucu meydana gelen taşkınlarda, Karadeniz sahil yolu yapımı sırasında jeolojik–jeoteknik çalışmaların göz ardı edilmesinin yanında, dere yatakları içine yapılmış çok sayıdaki kaçak yapının yıkılmış olması bunun açık göstergelerinden biridir.

Yapının oturduğu zemin birimlerinin jeolojik ve jeoteknik parametrelerinin belirlendiği zemin ve temel etütleri başta olmak üzere, yeterli mühendislik hizmeti almamış on binlerce yapının, İmar barışı adı altında sadece bina sahiplerinin beyanıyla tescilleneceği düşünüldüğünde durumun vahameti daha da artmaktadır. Yapı Kayıt Belgesi” verilmiş “yapının depreme dayanıklılığı hususunu malikin sorumluluğuna” bırakan “İmar Barışı” ile hem doğa olaylarının afete dönüşmesi için uygun zemin hazırlanmış hem de toplumun “afet güvenliği algısı” para uğruna yok edilmiştir.

1984 yılında çıkarılan “imar affı yasası” ardından yaşanan 1999 Büyük Marmara Depremleri ile büyük ölçüde imar aflarının yarattığı, jeolojik olarak sakıncalı alanlar üzerinde inşa edilen yerleşimler ile sağlam olmayan yapı stokunun yıkılmasının ağır bedelinin toplum olarak ödendiği unutulmamalıdır. Yapı üretim sürecinden mühendisleri uzak tutan, mühendisleri itibarsızlaştıran anlayışın depreme karşı insanların can ve mal güvenliğini koruyamayacağı bilinmelidir.”

Yapı üretim aşamasının mimari, statik, elektrik, makine, peyzaj projeleri bir bütün olduğunu dile getiren JMO Şube Başkanı Dr. Barış semiz, yapı üretim ve denetim sürecindeki etüt ve proje kontrolünün her bir meslek disiplini tarafından ayrı ayrı üstlenilmesi gerekirken, Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği ile farklı mimarlık ve mühendislik disiplinlerinin katkıları ile hazırlanan etüt ve projelendirme süreçlerinin gözetim ve kontrollük hizmetlerinin sadece tek bir meslek disiplinine bırakıldığını, bu durumun bilime ve mühendislik hizmetlerinin gereklerine aykırı olduğunu, depreme karşı güvenli yapılaşma sürecini aksatacak sonuçlar yaratacağını belirtti.

Hiçbir gelişmiş ülkenin deprem yönetmeliğinde tasarım aşamasında jeolojik yorumlama sorumluluğunun başka meslek dallarına bırakılmadığını, her an yıkıcı bir depremi yaşayabileceğimiz ülkemizde ise buna uyulmadığını kaydeden Dr. Semiz, şu uyarılarda bulundu:

* Riskli yapılar için sonuç alıcı uygulamaların gerçekleştirilmediği, rantsal dönüşüme hizmet eden kentsel dönüşüm projelerinden,

* İmar Barışı” adı altındaki, denetimsiz, mühendislik hizmeti almamış kaçak yapılara af getirilmesinden,

* Yapı üretim sürecinden mühendisleri uzak tutan, mühendisleri itibarsızlaştıran anlayışlardan,

* Mühendislik hizmeti almadan yapı üretimini teşvik eden uygulamalardan,

* Yapının oturduğu zeminlerin özellikleri ve parametrelerini ortaya koyan jeolojik-jeoteknik etütlerini önemsizleştiren ve jeoloji mühendislerini yok sayan düzenlemelerden,

* Yapı denetimi süreçlerinde jeoloji mühendisliğine yer vermeyen anlayıştan vazgeçilmediği sürece bu ülkede doğa olayları maalesef afete dönüşmeye devam edecektir.