Denizli’deki STK’lardan “maden sahası ihalelerinden vazgeçin” çağrısı – D20Haber
12.05.2025, Pazartesi
15 °C / 27 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. YAŞAM
  4. /
  5. SİVİL TOPLUM
  6. /
  7. Denizli’deki STK’lardan “maden sahası ihalelerinden vazgeçin”...

Denizli’deki STK’lardan “maden sahası ihalelerinden vazgeçin” çağrısı

A- A+
D20HABER
Yayınlanma: 28 Ağustos 2020 Cuma - 12:59Güncelleme: 28 Ağustos 2020 Cuma - 12:59
Denizli’deki STK’lardan “maden sahası ihalelerinden vazgeçin” çağrısı

Denizli’de faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları, ortak basın açıklamasıyla, 31 Ağustos Pazartesi günü yapılacak 5 ilçedeki 11 sahayla ilgili maden ihalesinden vazgeçilmesi çağrısında bulundu. Bu ihalenin yapılması durumunda ise, çevreye verilebilecek zararlar göz önüne alınarak, iptali için hukuki süreç başlatılacağının mesajı da verildi.

D20HABER.COM’un kamuoyuna duyurduğu “maden arama ihalesi” gündemdeki yerini koruyor. Denizli’deki 21 sivil toplum kuruluşu, ortak basın açıklamasıyla açılacak maden sahalarının doğal kaynaklara, çevreye ve insan sağlığına zarar vereceğini dile getirdi. Denizli Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Sevtap Demirci okuduğu basın bildirisinde, Maden ve Petrol işletmeleri Genel Müdürlüğünün (MAPEG) Türkiye genelinde 766 adet maden sahasını ihaleye çıkardığı ve bunun 12’sinin Denizli’de bulunduğu belirtilerek, şöyle denildi:

“Bu bölgeler ilimizde Tavas-Ulukent,Tavas-Pınarlar,Çameli-Gürsu,Tavas-Acıpayam Dahilinde Kızılca,Tavas-Konak,Tavas-Pınarlık,Çal,Bekilli ve ertelenen Buldan-Süleymanlı Yayla Gölü’nü içine almaktadır. Kamuoyunda oluşan bilgi kirliliği bu bölgelerde altın madeni olduğu yönündedir. Gerçekte ilimizdeki bu sahalar mangan, krom,demir, bakır gibi rezervlere sahiptir. Bölgeler yoğunlukla ağaçlandırılacak alan, tarım ve mera alanı, ormanlık alan, doğal sit alanı ve yaşam alanları niteliği taşımaktadır.

Son ihaleler ile maden sahalarının açılıp işletilmesinin, iklim krizine etkisi, erozyon ve toprak bozumu, biyo çeşitlilikte kayıplara neden olacağı öngörülmekte olup ayrıca su havzalarını yok etme ve kirletme riski taşımaktadır. Türkiye çölleşme haritası verilerine göre ülkemiz arazilerinin %53’ü orta, %26’sı yüksek çölleşme riski altındadır. Son 16 yılda 3,5 milyon hektar tarım arazisi tarım dışı amaçlara tahsis edilmiş olup ekosistemimizi zarara uğratan maden işletmeleri ülke topraklarını adeta köstebek yuvasına çevirmiş, üstün kamu yararı hiçe sayılmıştır. 2004’de korumacı maden yasalarından vazgeçilerek vahşi madenciliğin önü iyice açılmıştır. Durum böyle iken oldu bittiye getirilen ihaleler ile çevre ve halk sağlığı tehdit edilmektedir. Doğru olan ÇED raporlarının hazırlanmasını beklemektir. İhaleye bahis madenlerin ülkemiz için zaruri olup olmadığı ve çıkarılmalarının üstün kamu yararını gözetip gözetmediği kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

Bizler bu ülkenin vatandaşları olarak bugün ve gelecekte sağlıklı kuşakların devamı için doğayla barışık, ekosistemleri koruyan politikalar geliştirmek ile yükümlüyüz. Henüz çok geç olmadan ülkeyi yöneticilerini kişi yararını değil kamu yararını gözetmeye çağırıyoruz.Ormanlık alanları,tarım ve mera alanlarının,suların, ekosistemimizin tahribine neden olacak tüm bu oldu bitti ihale seline ‘dur’ demek zorundayız.

Haberin DevamıReklam




Bölge halkını bilgilendirmeden yapılacak maden arama ve işletme bölgelerinde orman mı, tarım alanı mı, mera alanı mı, doğal ya da arkeolojik sit alanları mı, yaşam alanları mı, su havzaları mi, su kaynakları mı araştırması yapılmadan ve bilinmeden yapılacak bu ihaleler iptal edilmelidir.

Arazi kullanımlarında biyo çeşitlilik ve ekosistemlerin işlevlerinin korunmasını ön planda tutacak arazi planlarının hazırlanması zaruridir. Yer altı kaynaklarını kamu yararına değerlendirirken, temiz hava, temiz su, temiz toprak, temiz gıdaya ulaşım hakkını gözeten projeler hayata geçirilmelidir.

Önemle vurgulanması gereken bir diğer konu; hafife alındığına defalarca tanık olduğumuz  madenlerde çalışacak işçilerin sağlık riskleri ve iş kazalarıdır.Ağır ve tehlikeli iş sınıfı kapsamındaki madencilik sektörü yeterli önlemleralınmadığı için ciddi hastalık ve ölüm risklerini barındırmaktadır. Başta pnomokonyoz, kronik obstruktif akciğer hastalığı, astım, akciğer kanseri, tüberküloz gibi solunum sistemi hastalıkları, yüksek tansiyon,kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları, işitme kayıpları, cilt kanseri dahil deri hastalıkları, kas ve iskelet sistemi hastalıkları ve ağır bedensel çalışma koşullarının getireceği diğer fiziksel ve ruhsal hastalıklar ile çalışan sağlığı tehdit altında olacaktır.

Sermayeye getirisi olacak madenlerin, maluliyetlere ve ölümlere neden olacağı endişesi taşıyoruz Türkiye’de maden işletmecilerinin duyarsızlığından ve yetersiz denetimlerden ise son derece kaygı duymaktayız. Maden işletmelerinin doğaya yaydığı toz, zehirli gazlar ve diğer kimyasal atıklar ile yaşam alanları tehdit altındadır.

Ayrıca yanlış tarım politikaları ile bir tarım ülkesi olmaktan hızla uzaklaşan, gıdada dışa bağımlılığı artan Türkiyenin pandemi seyrinde, sınırların kapatılmasında olduğu gibi gıda krizi riski vardır.
İlerleyen süreçte daha fazla tarım ve ormanlık arazilerin ve su havzalarının kaybı ile sonuçlanacak ekolojik dengeyi bozacak işletmelere izin verilmemelidir. Sağlıklı yaşam için gerekli olan adil gıdaya ulaşma zorluğunun ve gıda krizinin sinyallerini doğru okumalıyız. Yer yüzü ve yer altı kaynaklarını akılcı, bilime uygun, doğayla barışık bir şekilde projelendirerek hayata geçirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. İnsan ve doğada yaşayan tüm canlıların hayatı ve habitat madenlere kurban edilmemelidir.”

Genel Yayın Yönetmenimiz Engin Ünal’ın ihalenin yapılması durumunda hukuki süreç başlatılıp başlatılmayacağıyla ilgili sorusuna Demirci, “İhale yapıldıktan sonra zararlı etkileri ortaya çıktığında hukuki süreçle ilgili girişimiz olacaktır” yanıtını verdi.