Karaca, kendisine görev verilmemesini “ambargo” olarak nitelendirdi – D20Haber
21.05.2025, Çarşamba
16 °C / 32 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. POLİTİKA
  4. /
  5. POLİTİKA
  6. /
  7. Karaca, kendisine görev verilmemesini “ambargo” olarak...

Karaca, kendisine görev verilmemesini “ambargo” olarak nitelendirdi

A- A+
D20HABER
Yayınlanma: 20 Mayıs 2025 Salı - 11:01Güncelleme: 20 Mayıs 2025 Salı - 11:03
Karaca, kendisine görev verilmemesini “ambargo” olarak nitelendirdi

TBMM Başkanvekili ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Anayasa Mahkemesinin Can Atalay kararını Meclis’te okutmasının sonrasında kendisine oturumları yönetme görevi verilmemesine tepki gösterdi. Karaca, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un kendisine yönelik tutumunu “ambargo” olarak nitelendirdi.

TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, yaptığı açıklamada, Cumhuriyet’in büyük mirasının, millet iradesinin en yüksek makamı olan TBMM’nin 105 yıllık saygınlığının büyük yara aldığını, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” şiarının Meclis Genel Kurulu’nda duvarda bir dekor olarak kullanıldığının itiraf edildiğini belirtti. Karaca’nın açıklaması şöyle:

“Anayasa yalnızca iktidarın menziline göre hatırlanan bir metin, Yargı bağımsızlığı siyasal keyfiyetin aparatı, yasama organı yürütmenin dolaylı memuru sayılmıştır.

Anayasa hükümleri, Meclis’in kararları, Anayasa Mahkemesinin içtihatları ve milletin doğrudan iradesi yok sayılmıştır, Anayasa açıkça, bilerek ve isteyerek bir kez daha ihlal edilmiştir.

Unutulmamalıdır ki; Hatay halkı, kendi temsilcisi olarak Sayın Şerafettin Can Atalay’ı seçmiştir.
Anayasa Mahkemesi de bu iradeye saygı duyulması gerektiğini açık ve bağlayıcı kararıyla ifade etmiştir. TBMM Başkanvekili olarak da benim TBMM Genel Kurulundaki tutumum da meşruiyetini milletten alan yasama organının hukuk içinde kalma yükümlülüğünün ifadesidir.

Ancak tüm bunlara karşılık; AYM kararının uygulanmaması, yürütmenin siyasal tercihine teslim edilen bir yargı düzeni, Anayasa’nın, İçtüzüğün ve Meclis’in yetkilerini görmezden gelen tutumlar ve TBMM Başkanvekiline uygulanan kurumsal ambargo ibret vericidir.

Sayın Numan Kurtulmuş’un, Anayasa Mahkemesinin Can Atalay kararını Meclis’te Başkanvekili olarak okutmam nedeniyle oturum yönettirmeme tutumu açıkça tarafsızlık ihlalidir. Sayın Kurtulmuş’un bireysel bir tasarrufu değildir; doğrudan doğruya muhalefete uygulanan sistematik bir temsiliyet ambargosu, Sayın Kurtulmuş’un da bu ambargoya teslimiyet beyanıdır.

Bu tutum; TBMM’yi yürütmenin sadakat memurluğuna indirgeyen iktidar anlayışının yasama erkini partizan bir vitrinin ötesine taşımak istemediğini göstermektedir. Hedef alınan ben değil, anayasanın bağlayıcılığı, hukukun üstünlüğü ve milli iradenin temsili kudretidir.

Esasen; Anayasanın “Başkanlık Divanı” başlıklı 94’ncü maddesi ile “İçtüzük, siyasî parti grupları ve kolluk işleri” başlıklı 95’nci maddesi, TBMM siyasi yönetim yapısını belirlemiştir.

95’nci maddenin “İçtüzük hükümleri, siyasî parti gruplarının, Meclisin bütün faaliyetlerine üye sayısı oranında katılmalarını sağlayacak yolda düzenlenir.” şeklindeki hüküm; Parlamentoda temsil edilen bütün siyasi partilerin, TBMM’deki üye sayısı oranına (güç oranında temsil ilkesi) göre yasama sürecine ve TBMM yönetime katılacaklarını açık bir şekilde belirtmiştir.

Haberin DevamıReklam




Bu hükümler TBMM’nin, bütün siyasal parti grupları tarafından “birlikte” yönetimini güvence altına almak için düzenlenmiştir. Yine; TBMM Başkanının, Anayasanın 95’nci maddesindeki “güç oranında temsil ilkesi” ve bugüne kadarki uygulamalar dikkate alındığında, İçtüzüğün 15’nci maddesindeki yetkisini; Genel Kurulu, sadece kendi belirlediği Başkanvekilleri tarafından yönetilmesine karar verme şeklinde kullanamayacağı da açıktır. Bu tutum açıkça Anayasaya meydan okumaktır.

Bu yüzden; Sayın Numan Kurtulmuş’un Sayın Celal Adan ve Bekir Bozdağ tercihindeki ısrarı, millet iradesini değil, yürütmenin siyasal mühendisliğini esas alan bir tutumdur ve bu da Meclis’te, hukukun gereğini yapanlar değil, iktidarın konforunu koruyanlar makbul sayılıyor demektir. İktidarın konforunu korumayı tercih eden Sayın TBMM Başkanı tarafsızlığını ihlal etmiştir.

TBMM çatısı altında anayasanın açık hükümlerini yok sayan, temsil hakkını siyasal sadakat filtresinden geçiren bir rejim inşasının açıkça itirafıdır. Eğer bir Meclis Başkanvekili, Anayasa Mahkemesi’nin kesin ve bağlayıcı kararını okuttuğu için fiilen görevden uzak tutuluyorsa, bu yalnızca bana yönelik bir dışlama değil, anayasal düzenin tasfiyesidir.

Bu keyfi uygulama, Anayasanın, hukukun ve demokrasinin gaspıdır. Anayasal hukuk düzeninin yok sayılıp, keyfiyete dayalı “otoriter vesayet” rejiminin fiili ilanıdır. Bir başkanvekilinin anayasal görevini yerine getirmesi bir “suç” olarak görülüyorsa, ortada artık Meclis iradesi değil, Saray vesayeti vardır. Sayın Kurtulmuş Saray vesayetinin temsilcisi olduğunu ilan etmiştir. Ve bilinmelidir ki; kürsünün susturulması, milletin sesini kısmaktır. Temsil hakkının kısıtlanması, milletin iradesinin gaspıdır.

Şunu yüksek sesle ifade etmek isterim: Bu Meclis, iktidarların değil milletin evidir. Hiçbir siyasal iktidar, milletin teslim ettiği egemenlik hakkını gasbedemez. Hiçbir kimse, anayasanın üzerine çıkamaz. Hiçbir Meclis Başkanı da milletin seçtiği bir vekilin iradesini, Anayasa hükmüne sadık bir Başkanvekilini yok sayarak TBMM’nin saygınlığına gölge düşüremez. Bu kürsü, talimatla değil anayasa ile konuşur. Bu çatı, iktidarın üstünlüğüne değil hukukun üstünlüğüne dayanır.

Unutulmamalıdır ki; Egemenlik, milletindir. Bu söz, tüm devlet aygıtının meşruiyet sınırını çizen anayasal bir ilkedir. Milletin seçtiğini susturmak, milli iradeye karşı işlenmiş bir darbe girişimidir. Bu darbe girişimi ana muhalefetin başkanlık divanındaki Anayasal güvence altındaki güç oranında temsiliyet hakkına yöneliktir. Bu tutum Anayasa Mahkemesi’ne, Anayasaya sadakat yeminine (bağlı kalanlara) ve Anayasaya yönelik açıkça meydan okumaktır. Ama biz susmayacağız; çünkü biz susarsak Meclis, sadece duvarlardan ibaret kalır.”