TBMM Başkanvekilliği görevi dün CHP Grubu’nda yapılan seçimle sona eren Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Can Atalay hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararını okutmasının sonrasındaki süreçte yapılan açıklamalara dikkati çekti ve “Kimi tercihler güç odaklarının ruhuna hizmet eder” ifadesini kullandı.
Görevini CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’e devreden ve başarılar dileyen Karaca, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğuna vekalet etmekle yaşadığım tarifsiz hisler, hayatım boyunca taşıyacağım en büyük gurur ve en ağır sorumluluklardan biri olarak kalacaktır” dedi.
Karaca’nın açıklaması şöyle:
“Uzun yıllar önce Hakk’a göçen anneme 10 yaşımdayken verdiğim söz ve daima kalbimin en derin köşesinde taşıdığım yeminin gereğini; pamuk tarlalarında başlayıp hukuk fakültesinden mezun olduğum, avukatlık görevimi ifa ettiğim ve nihayetinde milletvekili, Genel Başkan Yardımcılığı ardından TBMM Başkanvekili olarak hizmet ettiğim hayat yolculuğum boyunca yerine getirirken, bana tarih önünde verdiğim hesaba da sadık kalmam ve bu yolda kararlılıkla ilerlemem gerektiğini hatırlattı.
Hayat hikayemin içinde tüm bunların bileşkesi olan Cumhuriyet kadını olma vasfını taşımaya çalışmak, bu kimliğin gerektirdiği sorumluluğu da omuzlamayı gerektiriyordu. Ben bu yükü bana inanan ve bana omuz veren yol arkadaşlarımla birlikte sırtlamaktan ötürü hiç olmadığı kadar onurlu ve gururluyum.
Bu sorumluluğu yerine getirirken ilk günkü heyecanla, ama her nöbet haftamda biraz daha ağırlaşan bir ciddiyetle hareket etmek için gayret gösterdim. Temsil ettiğim koltuk sadece bir siyasi görüşün oradaki temsilcisi olarak değil; Cumhuriyet devrimlerine, kadın mücadelesine, Meclisin teamüllerine ve halkın vicdanına olan bağlılığımdı.…
Demokrasilerde değişim, siyasi partilerde yarış ve seçim elbette esastır. Ancak bazen değişimin yönü kadar yöntemi zamanlaması da kıymetlidir. Bu süreçte tercih edilen yöntemleri ve özellikle Anayasa Mahkemesi’nin Şerafettin Can Atalay hakkında vermiş olduğu hak ihlali kararını Genel Kurul kürsüsünde okuttuğum andan itibaren yapılan süreç içerisindeki açıklamaları da kamuoyunun ve tarihi hafızanın takdirine bırakıyorum. Kimi tercihler, güç odaklarının ruhuna hizmet eder; kimileri ise zaman geçtikçe anlam kazanır.
Şunun açıkça bilinmesini isterim: görev sürem boyunca keyfiyete dayalı tutum sergileyen hiçbir kişi ve makama eğilmedim. Genel Kurul’u yönettiğim hiçbir birleşimde Anayasa, İçtüzük ve doğru bildiğim hukuk ve inandığım etik değerlerden taviz vermemeye gayret gösterdim.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın tarafıma yüklediği sorumluluk gereği, Anayasa Mahkemesi’nin Şerafettin Can Atalay hakkında vermiş olduğu hak ihlali kararını okutmam başta olmak üzere, içtüzüğün gereğini esas alan tüm karar ve yönetim süreçlerini hiçbir tereddüt yaşamadan yerine getirmeye çalıştım.
Tarih susanları değil, konuşması gereken yerde sözünü sakınmayan ve bu uğurda bedel ödemeyi göze alanları yazar. Bu anlamda TBMM Başkanvekilliği olarak kürsüde bulunduğum son Genel Kurul birleşiminde, yürüttüğüm son işlemin Şerafettin Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından verilen hak ihlali kararının okutulması olmasından da ayrıca gurur duyduğumu tarihe not olarak birinci ağızdan düşmek isterim.
16 Nisan 2025 günü de böyle bir ruh haliyle onurlu bir duruş sergilemeyi tercih ettim. Çünkü bilirim ki TBMM’nin itibarı, Anayasa Mahkemesi’nin tüm kişi ve kurumları bağlayıcı kararlarını görmezden gelerek değil, makamlara görev ve yetki kaynağı olan Anayasanın gereğini kamu vicdanına emanet ederek korunur.
Bu tutumumla kimi çevreleri rahatsız ettiysem, ki bu da doğaldır; hakikatin sesi, daima konforlu alanlara iyi gelmez. Ben de tarihin akışındaki sessiz ama konforlu alanı değil, vicdanımın sesini doğru bildiğim yolda gereğini yapmak için dinledim ve gereğini yaptım.
HER SON BİR BAŞLANGIÇTIR
Mücadelemizi, ilkemizi ve onurumuzu yanımıza alarak devam edeceğiz. Zira bizim makamlarla değil, doğru yolda ilerlediğimiz ve bu uğurda bedel ödediğimiz, insanlık değerleriyle bağımız var.
Son olarak; bu makam ve bu kutsal görev bana verilmiş bir unvan değil, tarih önünde yüklenmiş bir sorumluluktu. Şimdi bu sorumluluğu devrediyorum; ama Cumhuriyet değerlerine olan inancım, kadın mücadelesine olan bağlılığım ve ilkelerim mücadele azmimle birlikte katmerlenerek yola devam edeceğim.
Beni vaktiyle bu göreve layık gören kıymetli milletvekillerimize, birlikte çalıştığımız tüm Başkanlık Divanı üyelerine, Meclis emekçilerimize, destek ve dayanışma gösteren herkese gönülden teşekkür ediyorum.”