Otel yangınında eşini ve kızını kaybeden Denizlili Hilmi Altın, o anları anlattı – D20Haber
06.02.2025, Perşembe
-2 °C / 8 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. GÜNDEM
  4. /
  5. Otel yangınında eşini ve kızını kaybeden...

Otel yangınında eşini ve kızını kaybeden Denizlili Hilmi Altın, o anları anlattı

A- A+
D20HABER
Yayınlanma: 27 Ocak 2025 Pazartesi - 14:30Güncelleme: 27 Ocak 2025 Pazartesi - 14:30
Otel yangınında eşini ve kızını kaybeden Denizlili Hilmi Altın, o anları anlattı

Bolu Kartalkaya’daki otel yangınında eşini ve kızını kaybeden, kendisi ise yaralı olarak kurtulan Denizlili Hilmi Altın, yaşadıklarını tüm detaylarıyla anlatırken "Göz göre göre katliam yapıldı. Bizlere o otelde resmen ölümlerden ölüm beğen denildi" ifadelerini kullandı.

Grand Kartal Otel’de 78 kişinin hayatını kaybettiği yangın faciasından yaralı olarak kurtulan, ancak eşi Kübra ve kızı Alya’yı kaybeden Hilmi Altın, yaşadığı tüm acıları sosyal medya hesabından paylaştı, yangın faciasının her anını anlattı.

İŞTE O PAYLAŞIM

“21 Ocak 2025 Grand Kartal Otel’de yaşadıklarıma ilişkin bilgi notu” başlığıyla yaşadıklarını aktaran Altın’ın paylaşımı şöyle:

“Olay günü eşim Kübra’nın ‘Hilmi kalk yangın var, bize yetiş’ sözüyle gözümü açtığımda karşımda eşimi ve kızımı koşarak kapıdan çıkarken gördüm. Ben giyinip odadan çıktığımda (tahmini 35-40 sn farkla) çok yoğun zehir gibi bir dumanla karşılaştım ve nefes almak imkansızlaştı. Merdivenleri birkaç kez denesem de bulamadım. Eşimin ve çocuğumun erken davranmasının kurtulmalarına yardım ettiğini düşünerek 8. katta çaresizce ileri giderken arkadaşlarımıza koridorda rastladım.

Onlarla beraber, diğer arkadaşlarımız Yalçın Ailesi’nin odasına sığındık. Çarşaflarla inme planı yaparken, ben bir kez daha eşimin ve kızımın peşinden gitmek istedim. Yüzüme ıslak havlu sararak tekrar arkadaşlarımın odasını terk ettim. Ancak duman çok daha kötüydü ve artık sıfır görüş vardı. Yine de tekrar merdivenleri arasam da başaramadım.

Rastgele dumandan kaçarak yürüdüğümde koridorun sonunda nefes almaya imkan veren az görüşlü bir alanda, kalabalık bir grubun cam kırmaya çalıştığını gördüm. Derhal onlara katıldım ve beraber bir odaya sığındık. Hatırladığım kadarıyla 13 kişiydik. Kadınlar ve çocuklar çoğunluktaydı. Odadakiler olarak inanılmaz bir uyum içindeydik ve herkes önce çocukları, sonra kadınları ve en son erkekleri indirmek üzere uygulamaya geçti.

Arkadaşlar çok hızlı çarşafları bağlarken benim gözüm yataklara ilişti. Yataklar büyük, pencereler oldukça küçüktü. Yatakları atabilir miyiz diye sorduğumda tereddütsüz herkes bütün gücünü verdi ve hızla yatakları bükerek aşağı attık. Daha sonra çarşaflarla önce çocukları, sonra kadınları yatakların üstüne indirdik.

Haberin DevamıReklam




Erkeklerden bir arkadaş, ben çarşafları sabit bir yere bağlarım sen git ben en son inerim dedi. Ben de sondan bir önce indim. Benden önceki arkadaşta çarşaf koptu ve bana az bir çarşaf parçası kalmıştı. Kendimi 8. kat penceresinden 5. kat sundurması üzerine doğru sırtüstü bırakarak yatağa doğru düştüm. Sanırım orada kurtulmaya çalışan bir arkadaşımın üzerine düşmüşüm. İkimizde birbirimizin iyi olduğunu teyit edince koşarak eşimi ve çocuğumu aramaya gittim. Ancak aradığım hiçbir yerde bulamadım.

Diğer insanlara faydası dokunabilir diye yatak fikri bize yaradığı için diğer otele koşup personelden acilen pencere altlarına yatakları getirmelerini istedim. Sonra sundurmalara diğer otelden yatak atmaya başladık. AFAD ekibi kalabalıklaştıkça kurtulanları diğer otele aldımar. Maalesef günün sonunda su otel eşim Kübra ve kızım Alya’yı benden aldı. Dünyanın en acı hissi, tarifi imkansız.

Biz o otele ilk kez giderken iki aile pusetten beri beraber büyüyen, birlikte üniversite planları kuran, aynı evde yaşama hayali ile büyüyen çocuklarımızın tatil arzularını yerine getirmek istedik. Ancak beraber cennete yürüyeceklerini bilemezdik.

Kızımızı canından çok seven eşim de asla ayrı kalamadığı ‘minik kuş’unu son nefesinde dahi bırakmadı.

Beraber gittiğiniz Yalçın Ailesi’nden Atakan Hocamı ve minik Derin’imi, canım kızım Alyam ve canım eşim Kübra ile beraber yitirdik. Atakan’ımızın eşi biricik Yaprak ve kızı Defne’miz ise güçlükle kurtularak ailelerine ve bizlere bağışlandı.

O gün o odada ve o otelde kendi canları pahasına insanlar için koşturan herkesten Allah razı olsun. Çok büyük bir can pazarıydı. Ancak bu bir talihsizlik değildi. Göz göre göre katliam yapıldı. Bizlere o otelde resmen ölümlerden ölüm beğen denildi.

Allah bana bir can verdi, eşimin ve kızımın can borcunu bana yükledi. Ben de bu can oldukça sorumlularının hak ettiği cezayı alması için var gücümle savaşacağım. Bu noktada devletimize ve adaletimize en ufak hatası olan herkesin cezalandırılacağı konusunda güvenim tamdır. Allah bu acıyı yaşayan herkese sabırlar versin. Yaşatanlar ise adalet önünde hak ettiği cezayı çeksin.

Bizlere bu süreçte destek olan, dünyanın ve vatanımızın dörtbir yanından gelen, arayan, soran dostlarımıza minnettarız. Dualarını esirgemeyen, bizimle acı çeken herkesten Allah razı olsun.

Dilerim sıralı ölüm kelimesinin değerli anlamını kimse bir daha benzer bir acıyla anlamak zorunda kalmaz. Umarım yaşanan son acı bizimki olur ve acıların kader olması güzel ülkemizde son bulur.”