Resmi kayıtlara göre, 53 bin 537 kişinin hayatını kaybettiği, 120 bin kişinin yaralandığı, 11 ilde toplam 310 bin binanın yıkılıp ağır hasar gördüğü, 2023 Meclis Deprem Araştırma Komisyonunun raporuna göre ise Türkiye’ye toplam maliyeti 148,8 milyar dolar olduğu açıklanan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki Kahramanmaraş depremlerinin üzerinden 2 yıl geçti.
Türkiye’nin en büyük ikinci depremi olarak kayıtlara geçen felaketin 2. yıl dönümünde yaşanan depremden ne kadar ders çıkarıldığı ve Türkiye’nin 7 üzerindeki bir başka depreme ne kadar hazırlıklı olduğu konusunda konuşan Jeoloji Mühendisi Aysun Aykan, “Kahramanmaraş’ta büyük bir deprem olabileceğini, buranın bir sismik boşluk olarak değerlendirildiğini ve buralara dikkat edilmesi gerektiğini defalarca ifade etmiştik, bir çok bilim insanları da bu konuda uyarıda bulunmuştu! Türkiye’de sismik boşluk adı verilen kırılma zamanı gelmiş, gerilimi yüksek 20 fay bulunuyor. Marmara Denizi içerisinden geçen Kuzey Anadolu Fayı’nın Kuzey kolu 250 yıldır kırılmayan bir sismik boşluk olarak nitelendirilmeli” dedi.

“TÜRKİYE’DE 5.5 VE ÜZERİ DEPREM ÜRETECEK 500 DİRİ FAY VAR”
Türkiye’nin diri fay haritasına bakıldığında 5.5 ve üzeri büyüklükte deprem üretme potansiyeline sahip 500 diri fay bulunduğunu belirten Aykan, “Ülkemizin önemli bir bölümü deprem tehlikesi ve riski altındadır. Şuan ki yapılan çalışmalara göre 24 kentimizin şehir merkezinden diri fay geçmektedir. Risk altındaki bu iller; Balıkesir, Bursa, Kocaeli, Bolu, Sakarya, Manisa, İzmir, Aydın, Muğla, Denizli, Burdur, Kütahya, Eskişehir, Konya, Aksaray, Tokat, Kayseri, Osmaniye, Hatay, Kahramanmaraş, Erzurum, Erzincan, Hakkari ve Bingöl’dür. 24 kentimiz, 110’u aşkın ilçemiz, 500’ü aşkın mahalle, 5.5 ve üzeri büyüklükte deprem üreten fay zonları üzerinde yer aldığı bilinmektedir. Bu fayların sakınım bandı üzerinde 100 bine yakın bina bulunduğu ve bir milyona yakın insanımızın da bu binalarda yaşadığı düşünüldüğünde, ülkemiz ve ülke insanımızın karşı karşıya kaldığı risklerin ne derece büyük olduğu, yaşadığımız son depremle gözler önüne serilmektedir. Bu fayların kırılması durumunda ilk önce fay zonu üzerindeki yapılar zarar görecektir. Bu faylardan özellikle kırılma zamanı gelmiş olanların yani sismik boşluk olarak tanımladığımız, yerleşim yerlerinden geçenler büyük risk oluşturmaktadır” diye konuştu.
“HER AN KIRILABİLECEK 20 FAYA DİKKAT”
Türkiye’de yaklaşık 20 yerde sismik boşluk olarak tanımlanan fay olduğuna dikkati çeken Jeoloji Mühendisi Aysun Aykan, “Bu faylar kırılma zamanı gelmiş, yeterli derecede gerilim birikmiş, her an kırılabilecek fay parçaları. Bilimsel çalışmaların, özellikle Kuzey Anadolu Fayı başı olan Bingöl ve Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara Denizi içerisinden geçen kısmı, Hakkari-Yüksekova, İzmir, Antakya, Adıyaman, Erzurum, Ağrı, Aydın, Denizli, Muğla taraflarındaki fayların sismik boşluk olarak değerlendirildiğini, yakın gelecekte deprem üretme ihtimali olan faylar sınıfında olduğunu gösteriyor. Fakat depremin tam zamanını bilemiyoruz” ifadelerini kullandı.
“DEPREME KARŞI GÜVENLİ KENTLER OLUŞTURMAMIZ GEREKİYOR”
Türkiye’de orta büyüklükteki depremlerde bile can ve ekonomik kayıplar yaşanabildiğini belirten Aykan, şunları kaydetti:
“Güncel deprem yönetmeliklerine göre projelendirilmiş, yapı denetimi yapılan binalar bile depremden etkilenmekte olup, bunun somut örneğini 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinde yıkılan yeni binalar ile gördük. Hızlı bir nüfus artışına paralel olarak ekonomik, sosyal, ve yapısal ihtiyaçların yeterli düzeyde sağlanamaması nedeniyle, kentlerimiz doğa kaynaklı tehlikelere karşı maalesef direnç gösterememekte ve oluşan afetler nedeniyle ülkemizde önemli kayıplar meydana gelmektedir. Bir yapının deprem sırasında yıkılmasına neden olan birçok etken var. Yeni veya eski olması fark etmeksizin zeminin uygun olmaması, malzeme kalitesi ya da proje aşamasında yapılan hatalar bu etkenlerden bazılarıdır.
Ülkemizde yaşadığımız depremler göstermektedir ki, depremlerin afete dönüşme nedenleri projelendirme hatası, yapı denetiminin layıkıyla yapılmaması, kentsel dönüşümdeki yavaşlık, binada ikamet edenlerin kiriş, kolon gibi taşıyıcı sistemlerde, izin almadan yaptığı değişiklikler, binaların diri fay üzerine oturmasını, en önemli nedenler arasında ifade edebilirim.
Günümüzdeki bilim ve teknoloji ile depreme karşı sağlam bina yapmak mümkün. Güvenli yapılaşmanın ilk adımı olan zemin ve temel etütlerini doğru yaptığınız taktirde, doğru zemin parametreleri ile zemin yapısına uygun projelendirme ve yapı denetimi ile depreme karşı güvenli bina yapabilirsiniz. Öncelikle yapı ruhsatı veren belediyelerin mevcut mevzuatı uygulamaları ve yapı denetimi yapmaları son derece önemli. Türkiye’deki yerleşim alanlarının önemli bir bölümünün diri faylar üzerinde konumlandığı bilindiğinden yüzey kırığı oluşturacak diri faylar 1/1000 ölçekli imar haritalarına işlenmeli ve fayın her iki tarafına ‘sakınım bandı’ oluşturularak bu alanda bina ve bina türü yapılaşmaya kısıtlama getirilmelidir. Depremler birer doğa olayıdır ve depremler olmaya devam edecek. Deprem olacağını biliyoruz hepimiz. Bildiğimiz bilgiler üzerinden buna tedbir almamız gerekiyor.”
BURSA (İHA)