Türk Medeni Kanunu’nun TBMM’de kabulünün 99. yılı dolayısıyla Baro Kadın Komisyonu açıklamasında, düzenlemenin Türkiye Cumhuriyeti’ndeki en önemli hukuk reformlarından olduğu vurgulandı.
Medeni Kanunun, kadınların hukuk önünde eşitliğini yasal güvence altına alması ile kadın hak ve kazanımları açısından bir mihenk taşı olduğuna dikkat çekilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Tek eşlilik ilkesinin benimsenmesiyle birlikte, boşanma hakkını sadece erkeğe tanıyan eski hukuk düzenine karşı kadına boşanma hakkı, miras hakkının kullanılmasında erkekle eşit miras hakkı, mahkeme önünde kadın ve erkeğin şahitliğinde eşitlik hakkı teslim edilmiş; kısacası kadınlar, erkeklerle eşit yurttaş olma hakkını teslim almışlardır. Kanunla kadınlara istedikleri mesleğe girebilme hakkı tanınmış, çocukların velayetini anne ve babanın birlikte kullanması esas kabul edilmiş, kadın ve erkeğe evlenebilmeleri için yaş sınırlaması konulmuş, evlenme akdinin resmi nikahla, evlendirme memuru önünde ve tarafların karşılıklı irade beyanlarıyla yapılması şart koşulmuştur.
Nitekim 1 Ocak 2002’de yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu ile hukuk düzeni kadın hak ve kazanımları alanında bir üst mertebeye çıkmış; evlilik birliği ve boşanmada eşitlik ilkesi güçlendirilmiş, ‘evin reisinin erkek olduğu’ hükmü kaldırılarak aile reisliği yerine eşit yönetişim esası getirilmiş, kadınların meslek seçimleri ve çalışmalarının erkeğin iznine bağlı kılınması hükmü kaldırılarak kadınların ekonomik alanda var olması önündeki en büyük engel olan aile içindeki erkek egemenliğine son verilmiş, kadın ve erkek evlilik birliğinde eşit hak ve yükümlülüklere sahip olmuşlardır. Yine evlilik birliği içerisindeki malların her iki tarafça edinilmiş mal olduğu esası ile kadının ev içi çalışmalarının yok sayılmasının önüne geçilmiştir. Boşanma halinde kadının mülkiyet hakkı korunmuş olmakla, nafaka yükümlülüğü konusunda da taraflar arasında ayrım gözetmeksizin mali güç ve kusur oranı esas alınmıştır.
Ancak gelinen noktada; bilhassa mal rejimi ve nafaka hükümlerinin erkek aleyhine olduğu şeklindeki bilinçli propagandalarla kadınların ev içi çalışmaları, aile ekonomisine katkıları göz ardı edilmeye çalışılmakta, kadınların maruz kaldıkları ekonomik eşitsizlik hatta ekonomik şiddetten ise hiç bahsedilmemektedir.
Denizli Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak; bu gün, neredeyse yüz yıllık eşitlik temelli ve laik medeni hukukumuzun halen gerici zihniyet tarafından hedef alındığını görüyor, sözde ‘aile’ temelli yasal düzenlemelerin ardındaki erkek hegemonyasını yeniden diriltme saikini okuyor, hak mücadelemizde geriye bir adım dahi atmayacağımızın bilinmesini istiyoruz.
Küçük bir gerici azınlıktan başka toplum nezdinde de destek bulmayan ‘Aile Yüzyılı’ söylemlerine, ‘kutsal aile’ projelerine kurban edilmesine; ‘evden çalışma modeli’ gibi sözde kadının rahat çalışma düzenini destekler gibi görünen, ancak kadının kamusal alanda çalışma hakkını ihlal etme amacı güden, hukukumuzda geçerli mal rejimi ilkelerinin erkek egemen zihniyete verdiği rahatsızlık sebebiyle ortaya atılan ve kadınların evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallar üzerindeki haklarını hatta nafaka ve tazminat haklarını zedeleyecek olan ‘boşanmalarda arabuluculuk’ tasarıları gibi, kadını aile içerisinde ve erkek karşısında edilgenleştirmeye çalışarak kadına yönelik şiddeti cesaretlendiren hukuki düzenlemelere, kadınların toplumsal yaşamda hukuki, ekonomik, siyasi alanlardan uzaklaştırılıp geleneksel rollerine çekilmesi için verilen uğraşlara geçit vermeyeceğimizi bir kez daha kararlılıkla vurguluyoruz.”