CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in boykotla ilgili çağrıları geniş kesimlerde tartışma yarattı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, boykotla ilgili resen soruşturma başlatıldığını açıklarken, Ticaret Bakanı Ömer Bolat da zarar görenlerin dava açabileceğini söyledi.
RESEN SORUŞTURMA AÇIKLAMASI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, kamuoyunda “boykot” çağrıları ve bu söylemleri yayan kişilere yönelik resen soruşturma başlattığını açıkladı. Açıklamada, soruşturmanın “nefret ve ayrımcılık” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlarından açıldığı belirtildi.
BOLAT: ZARAR GÖRENLER DAVA AÇABİLİR
Ticaret Bakanı Ömer Bolat da, “Boykot çağrıları ekonomiyi sabotaj girişimidir. Özellikle haksız ticaret, rekabet unsurları içermektedir” diyerek, boykot çağrıları nedeniyle maddi kaybı olan esnafın, şirket sahibi ve hissedarlarının borçlar hukuku kapsamında tazminat davası açabileceğini ifade etti.
AYM’NİN BOYKOTLA İLGİLİ EMSAL KARARI
Öte yandan, AYM’nin geçmişte boykotla ilgili verdiği “ifade özgürlüğü” karar yeniden gündeme getirildi. AYM, sanatçı Ozan Güven’in sosyal medya üzerinden yaptığı boykot çağrısı nedeniyle tazminata mahkum edilmesini, ifade özgürlüğüne aykırı bularak hak ihlali kararı vermişti.
Ozan Güven, Ensar Vakfında en az 10 öğrencinin yurt sorumlusu bir öğretmen tarafından tacize uğradığı haberlerinin ardından başka bir GSM operatörüne geçiş yaptığına dair ekran görüntüsü ile birlikte “Pedofili destekçici ve sansürcü @… ile olan 16 yıllık sözleşmemi iptal ettirdim.#… @…Boykot” şeklinde bir iletiyi sosyal medya hesabından paylaşmış, şirket kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla manevi tazminat davası açmış, mahkeme kullandığı “pedofili destekçici” ibaresi nedeniyle Ozan Güven’in 500 TL manevi tazminat ödemesine vermiş, bu karara karşı istinaf başvurusu bölge adliye mahkemesince reddedilmişti.
Bunun üzerine Ozan Güven, yaptığı sosyal medya paylaşımı dolayısıyla hakkında tazminat ödemesine karar verilmesiyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini savunarak, AYM’ye başvuru yaptı.
AYM Genel Kurulunun, bu başvuruyla ilgili verdiği 27 Eylül 2023 tarihli kararında şöyle denildi:
“Somut olayda başvuru konusu paylaşım, mali destek tartışmalarının güncelliğini koruduğu ve kamusal ilginin yüksek olduğu bir dönemde yapılmıştır. Bu itibarla kullanılan ifadelerin olgusal temeli olduğu kabul edilmelidir. Bununla birlikte davacının tüzel kişiliğe sahip özel bir şirket olması nedeniyle somut olaya konu ‘pedofili’ yakıştırması ancak gerçek bir kişiye yöneltildiği zaman haksız olgu isnadı teşkil edecektir ve kullanılan ifadeler bir değer yargısından ibarettir.
Başvurucu, kamuya hitaben davacı Şirket ile kurulacak ticari ilişkinin davacı şirketin ilgili vakfın kampanyasına destek vermesi sebebi ile çocuk istismarcılarını desteklemek anlamına geleceğini sert ve kışkırtıcı bir dille ifade etmiştir. Daha önce birçok kararda vurgulandığı üzere ifade özgürlüğü sadece kabul gören, zararsız ya da kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici ya da rahatsız edici olanlar için de geçerlidir. Bu anlamda paylaşıma konu ifadeler her ne kadar rahatsız edici nitelikte olsa da ifadelerin davacının ticari itibarından ziyade temelde vakıf ve davacı arasındaki mali destek ilişkisini hedef alarak davacı üzerinde bir baskı oluşturmayı amaçladığı açıktır. Dolayısıyla başvurucunun tek amacının hakaret yoluyla saldırgan bir söylemde bulunmak olduğunun kabulüyle paylaşımın ifade özgürlüğü korumasının dışında kaldığı sonucuna ulaşmak mümkün değildir.
Sonuç olarak mahkemeler başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunu ikna edici bir şekilde, ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyamamıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.”