Şenel: Depremi kader gibi değerlendiren yaklaşımdan vazgeçilmeli – D20Haber
24.04.2024, Çarşamba
18 °C / 34 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. DENİZLİ
  4. /
  5. KENT
  6. /
  7. Şenel: Depremi kader gibi değerlendiren yaklaşımdan...

Şenel: Depremi kader gibi değerlendiren yaklaşımdan vazgeçilmeli

A- A+
D20HABER
Yayınlanma: 17 Ağustos 2018 Cuma - 09:53Güncelleme: 17 Ağustos 2018 Cuma - 09:53
Şenel: Depremi kader gibi değerlendiren yaklaşımdan vazgeçilmeli

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Denizli Şube Başkanı Prof Dr. Şevket Murat Şenel, depremin bir doğa olayı olduğunun kabul edilirken, denetimsizliğin neden olduğu olumsuzlukları “kader” gibi değerlendiren yaklaşımın terk edilmesi gerektiğini, yaşanacak olumsuzlukların önceden alınacak ömlemlerle en aza indirilebileceğini belirtti.

İMO Denizli Şube Başkanı Prof. Dr. Şevket Murat Şenel, 17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım 1999 Düzce depremleriyle ortaya çıkan her acının yükünü kalplerinde taşıdıklarını, yapı üretim sürecinin asıl unsuru olan bir meslek odası olarak başta ülkemizi yönetenler olmak üzere, her insanın bugünlerde bir kez daha düşünmesini istediklerini ifade etti.

“TEMEL SORUN PLANSIZLIK, ÇARPIK KENTLEŞME, DENETİKSİZLİK”

“Türkiye, bir deprem ülkesidir. Bir doğa olayı olan depremin afete dönüşmesi ve bu durumun bir türlü önlenememesi sorunun kaynağını oluşturuyor. Çözüm; yapıların, mesleki derinliği olan, ahlaki ve etik anlayışı yüksek meslek insanları tarafından,mühendislik bilimine ve Deprem Yönetmeliklerine uygun olarak tasarlanması ve üretilmesidir” diyen Prof. Dr. Şenel, şöyle devam etti:

“1999 Gölcük ve Düzce depremlerinin ortaya çıkardığı can ve mal kayıpları o kadar büyüktü ki, her kurum ve kuruluşun konuyu yeniden düşünmesine neden oldu. Bize göre temel sorun plansızlık, çarpık kentleşme, yetersiz mühendislik, niteliksiz müteahhitlik ve denetimsizlikten kaynaklanıyor. Benzer büyüklükteki depremler Japonya gibi ülkelerde çok daha sınırlı can ve mal kayıplarına sebep olurken, bizde ortaya çıkan durumun felaket haline gelmesi, sorunun bizden kaynaklandığını gösteriyor. Sorun depremin kendisi değil, doğurmuş olduğu sonuçlar.”

4708 SAYILI YASA SORUNLARI ÇÖZMEDİ”

Bir doğa olayı olan depremin, doğal afete dönüşmesini önlemenin yolunun “planlama-kentleşme ve yapı denetim sisteminden” geçtiğinin altını çizen Prof. Dr. Şenel, “Depremle ilgili hemen her konunun ayrı bir önemi bulunmaktadır.Ancak yapı denetimine ayrı bir vurgu yapılması zorunluluktur. Çünkü yapı denetimi, güvenli yapıların üretilmesini sağlayacak ve gelecekte aynı sorunların ortaya çıkmasını önleyecektir. 1999 depremleri, sağlıksız ve kaçak yapılaşmanın, mühendislik hizmeti almadan yapı üretilmesinin ve yapı üretim sürecinin denetlenmemesinin ciddi sonuçları olduğunu gösterdi. Dolayısıyla da tartışma daha çok yapı denetim kavramı üzerine yoğunlaştı. 29.06.2001’de yürürlüğe giren ve hala uygulamada olan 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun da ne yazıkki beklentileri karşılayamadı. İlgili kurumlara, üniversitelere, meslek odalarına danışılmadan alelacele hazırlanan kanun bugün ne yazık ki sorunlarımızı çözmekten uzaktır. Bugün sadece yapı denetim konusunda değil, şantiye şefliği uygulamalarında da ciddi sorunlar yaşamaya devam ediyoruz” dedi.

PLANLAMA VE KENTSEL DÖNÜŞÜM
Depreme karşı yapı stokunu güvenli hale getirmek için başlatılan kentsel dönüşüm uygulamaları ne yazık ki yeni sorun alanları yaratmaktadır.
Yeşil alan, sosyal donatı alanları, otopark sorunu gibi sorunları çözemeyen parsel bazındaki kentsel dönüşüm uygulamaları, kentsel bir anlam taşımaktan uzaktır. Parsel bazında yürütülen kentsel dönüşüm uygulamaları, sadece ekonomik değeri ve rantı yüksek alanların dönüşmesine imkan vermekte ve soruna bütüncül bir çerçeveden yaklaşmaya engel olmaktadır.

“İMAR AFLARI ÜLKENİN GERÇEĞİ HALİNE GELDİ”

Çeşitli dönemlerde çıkarılan imar affı uygulamalarını da eleştiren Prof. Dr. Şenel, “İmar afları ne yazıkki ülkemizin bir gerçeği haline gelmiş durumdadır. Adına ‘af’ da denilse, ‘barış’ da denilse her seferinde ‘bu son denilerek’ yeni af kanunları çıkarılmaktadır. TBMM Araştırma Komisyonu’nun Marmara Depremi’nden sonra yaptığı araştırmada, deprem bölgelerinde hasar gören ya da yıkılan yapıların yüzde 80’inin imar aflarından yararlandıkları saptanmıştır. Bu gerçek tüm çıplaklığı ile kayıt altına alınmışken, getirilmiş olan imar affı ile 3194 sayılı İmar Kanunu, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanunu ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun işlevsiz bir hale gelmiştir. İmar barışı denen bu af yasası ile binaların deprem güvenliği yapı sahibinin beyanına teslim edilmiştir. Su havzalarına, dere yataklarına ya da Hazine arazilerine yapılmış kaçak yapıların bu af kapsamına alınması üzüntü vericidir. Devletimiz işini düzgün yapan vatandaşları küstürmek pahasına, pek çok yanlış uygulamayı yapan kişilerle barış yapmayı göze almıştır” diye konuştu.

“UDSEP GÜNCELLENİP UYGULAMAYA KONULMALI”

Türkiye’de fayların bulunduğu yerlerin ve yüksek risk taşıyan yerleşim birimlerinin bilindiğini, bilinmeyenin ise beklenen büyük depremin ne zaman yaşanacağı olduğunu ve bundan kaçma şansı bulunmadığı kaydeden İMO Şube Başkanı Şenel: şu önerşlerde bulundu:

-1999 depremlerinden sonra yapılan çalışmalar bilgi eksikliğini büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Bina deprem yönetmeliklerimiz yenilenmiş, fay hatlarımız ve zeminlerimiz ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. Artık “Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planını-UDSEP 2023”ü güncelleyerek uygulamaya koymak gerekmektedir.

-Mesleki Yetkinliği temel alan “Yetkin Mühendislik Yasası” çıkarılmalıdır.

-Mühendislik biliminin gerekleri dikkate alınarak, yapı tasarım uygulama ve denetim evresinin sağlıklı bir şekilde işletildiği ülkelerde doğa olaylarının afete dönüşmediği görülmektedir. Yapı üretimi ve denetimi ile ilgili eksikliklerimiz gözden geçirilmelidir.

-Her yıl çok sayıda mühendislik diploması verilmesine rağmen kaliteli bir eğitim yapılamamaktadır. Can ve mal güvenliğini sağlayan bir mesleğin insanları olarak; fiziki şartları uygun olmayan, öğretim kadrosu son derece yetersiz olmasına rağmen inşaat mühendisi diploması veren okullar açılmaktadır.

-Her afetten sonra sık sık yapılan "yara sarma" anlayışından kurtulup bilimin tekniğin ve aklın gerektirdiği işleri yapmak gerekir. Depremin bir doğa olayı olduğu kabul edilmeli. Ancak denetimsizliğin neden olduğu olumsuzlukları “kader” gibi değerlendiren yaklaşım terk edilmelidir.

-Bugüne kadar yapılan çalışmalar, deprem öncesi alınacak önlemlerin deprem riskini önemli ölçüde azalttığını ortaya koymaktadır. Sorunu sorun olmaktan çıkaracak olan tek çıkar yol, deprem yaşanmadan önce alınacak önlemlerde saklıdır.

-Ruhsatlardan mühendis ve mimarların imzasının kaldırılması mesleğimizin gelişimini engelleyecek, sahteciliğin önü açılacaktır. Buna izin verilmemelidir.

-Oda ile meslek insanı arasına örülmeye çalışılan duvarlar kaldırılmalı, mühendis ve mimarlardan oda belgesi istenmesine yönelik uygulama güncellenmelidir.