Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Prof. Dr. Halil Çetişli Konferans Salonu’nda Cumhuriyet Haftası etkinlikleri kapsamında, Türkiye’de Milli Egemenlik Düşüncesi ve Cumhuriyet konulu panel düzenlendi.
Panele Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ertuğrul İşler, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı. Panelin oturum başkanlığını Prof. Dr. Mehmet Ali Ünal yaparken, Prof. Dr. Ercan Haytoğlu, Doç. Dr. Umut Karabulut ve Doç. Dr. Durmuş Akalın konuşmacı olarak katıldı.
Panelin ilk konuşmacısı olan Doç. Dr. Durmuş Akalın, milli egemenliğin tanımını bir milletin kendi geleceğini tayin etme hakkı olarak yaparken, özellikle milli mücadele döneminde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı tüm çalışmalarda milli egemenlik konusunda hassasiyet gösterdiğini vurguladı.Osmanlı aydınlarının cumhuriyet kavramına uzak olmadığını anlatan Akalın,19 yüzyıl şartlarının dünya genelinde yönetim şeklinde bir değişime gitme zorunluluğu doğurduğunu, Osmanlı’da 2. Meşrutiyet öncesi İttihat ve Terakki’nin söylemleri sonrasında cumhuriyet fikrinin şekillenmeye başladığını söyledi.
Panelin ikinci konuşmacısı olan Doç. Dr. Umut Karabulut, 2. Meşrutiyet dönemi sonrasında milli egemenlik söyleminin ortaya çıktığını, dünyada Fransız ihtilali sonrasında Cumhuriyet düşüncesinin tüm Avrupa’ya taşındığını kaydetti. Milli mücadelenin ulusal egemenlik dışında bağımsız bir Türk yurdu oluşturmak yönüyle dünyadaki örneklerinden ayrıldığına dikkat çeken Doç. Dr. Karabulut, bu dönemde ülkede yaşanan olayları ve cumhuriyete geçiş sürecini özetledi.
Konuşmacılardan Prof. Dr. Ercan Haytoğlu da cumhuriyetin bir anda ortaya çıkmadığın, bir al tyapı çalışmasının yapıldığını ifade etti. İmparatorluklar çağından sonra, milli devletlerle birlikte cumhuriyet fikrinin oluşmasını tabii bir sonuç olarak değerlendiren Prof. Dr. Haytoğlu, bugün bile Avrupa’da kraliyet devletlerinin sembolik olarak varlığını koruduğunun söyledi. Prof. Dr. Haytoğlu, “Bu açıdan biz kendi kaderimiz içerisinde kendi siyasal hayatımızın içinde cumhuriyete sağlıklı bir şekilde ulaştık ve bunun asıl problemi bize demokrasi ile içini besleyip beslememe sıkıntısı olarak ortaya çıktı. Tabi ki böylesine önemli bir siyasal gelişmenin, bir rejimin, bir devletin demokratik anlamda bunu geliştirmek için çabası da kesintisiz devam etti. Zaman zaman hızımız yüksek oldu, zaman zaman dursak bile aslında hep ileriye doğru giden içini demokrasi ile doldurmaya çalışan bir çabamız var” dedi.