Denizli, geçen yıl 15 Temmuz’da FETÖ’nün hain darbe girişiminde sıcak saatlerin en yoğun yaşandığı illerin başında geldi. Çünkü, Denizli’den uçaklarla Ankara’ya komandolar taşınmak istendi. O girişim ise kenti yönetenler ile sivil halkın el ele vermesiyle amacına ulaşamadan durduruldu.
Yıl 1960… Milletin seçimle getirdiğini iktidarı asker darbeyle indirmiş, demokrasi askıya alınmıştır. Darbeci zihniyet, 27 Mayıs ile birlikte hastalık olup genlere işledi adeta. 1960 darbesini 1971, onu da 1980 darbesi izledi.
Her defasında “bu son olsun” denilse de Türkiye 28 Şubat’ı, kumpasların kurulduğu Ergenekon ve Balyoz ve 17/25 Aralık süreçlerini yaşadı. Ve tüm bunlara 15 Temmuz’da yaşanan FETÖ’nün hain darbe girişi eklendi.
O gece Türk ulusu inanılmaz bir demokrasi mücadelesi verdi. Tanklara kendini siper etti demokrasi sevdalısı milyonlar. Ölüm kusan silahlara, ses hızını aşıp bomba yağdıran uçaklara aldırmadan meydanlara koştu darbecilere geçit vermemek için. 249 şehit verildi ama o gece darbecilere geçit verilmedi. Kazanan Türk ulusu, demokrasi oldu.
O gece en sıcak saatler hiç kuşkusuz İstanbul ve Ankara’da yaşandı. Hain örgütün Anadolu’da üs seçtiği yerlerden birisiydi Denizli. Söke’den “tatbikat” süsüyle Denizli’ye getirilen askerler ile 11. Komando Tugayı’ndan hazırlanan birliklerden oluşan 550 askeri uçaklarla Ankara’ya taşımayı planlamıştı FETÖ’cüler. Ama Denizli’yi yönetenler ile İl Jandarma ve İl Emniyet Müdürlüğü el ele, onlara da onbinlerce Denizlili omuz verdi ve başkentte daha fazla kan dökülmesine yol açacak hain plan bozuldu.
O gecenin Denizli’deki en sıcak anlarına tanıklık eden isimlerden birisi Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan idi. Darbe girişimini makamında çalışırken alan Başkan Zolan, daha sonra gittiği AK Parti İl Binası’ndan milletvekili Şahin Tin, eski milletvekili Mehmet Salih Erdoğan, o tarihte AK Parti İl Başkan Yardımcısı olan ve şimdi Denizli Ticaret Odası’nın başında bulunan Uğur Erdoğan, eski il başkanı Avni Örki ile kol kola girip Delikliçınar’a yürüyüşe geçme kararı alırlar. Küçük bir grupla başlayan yürüyüşe katılanlar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla kartopu gibi büyür. Çınar’a yaklaşıldığında peşlerinde binlerce Denizlili vardır. Demokrasiye tanıklık eden Delikliçınar Meydanı ise onbinleri toplamıştır. İşte Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’ın anlatımıyla o gece…
– 15 Temmuz Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçti. O gece yaşanan birçok sıcak olay var. Siz de o gece aktif bir şekilde meydanlardaydınız, en ön saflardaydınız, birçok şey yaşadınız. İsterseniz söyleşimize “nasıl haber aldınız?” sorusuyla başlayalım.
Biliyorsunuz Büyükşehir Belediye Meclisi toplantılarının ilkini her ay bir ilçede yapıyoruz. O gün de Çal’da meclis toplantımızı yaptık. Daha sonra bir nikah töreni vardı, ona katıldık. Daha sonra da makam odama geldik arkadaşlarla. Telefonlarımız odanın dışında, televizyon da kapalıydı. O esnada içeriye bir arkadaşımız girdi, dedi ki; darbe oluyor.
Algılanmakta zorlandık. Bu çağda “darbe oluyor” sözü söylenmemesi gerekirken, “darbe oluyor” deniliyordu. Unutulmuş olması gereken, tarihin derinliklerine gömülmüş olması gereken bir darbeden söz ediliyordu. Hemen televizyonu açtık. Sanırım 22.15-22.30 gibiydi saat. Köprüler tutulmuş, televizyon ekranlarından yansıyan o görüntüler izledik.
Bu odada çalışma arkadaşlarınızla birlikte miydiniz? Meclis üyeleri de var mıydı?
İki meclis üyesi vardı, şehir planlamacısı, imar dairesi başkanımız vardı. Toplantı halindeydik ve odaklandığımız konuya kendimizi kaptırmıştık.
– O sırada sizinle birlikte burada bulunanların ruh hali nasıldı?
Herkes sakindi aslında. Darbeyi kim yapıyordu, onu anlamaya çalıştık hep birlikte. O sırada ne eşimi, ne çocuklarımı, ne kendi hayatımı düşündüm. Şunu söylediğimi hatırlıyorum. Denizli’ye ve vatandaşlarımıza verdiğimiz sözler vardı. Yapmamız gereken birçok iş vardı. Hazırladığımız projeler vardı. Artık bunlar yapılır mı? Yapılırsa ne zaman olur? Bu sorularla birlikte yüreğime bir acı çöktü.
– Sayın Cumhurbaşkanı televizyon ekranından çağrı yapıncaya kadar neler düşündünüz?
Televizyon ekranındaki görüntülerden sonra arkadaşlarıma “Burada durmamızın bir anlamı yok. Partimizin İl Başkanlığına gidip, oradaki arkadaşlarla koordinasyon sağlayıp, ne yapmamız gerekiyorsa ona göre bir karar verelim” dedim. İl başkanlığına gittik. Bizi o sırada demorilize eden, bilirsiniz darbelerde TRT’den bildiri okunur. O bildiri okunduğunda psikolojik olarak bir sıkıntı yaşandı. O çok kötüydü.
Oradayken Valimiz Sayın Ahmet Altıparmak’ı aradım. Durum nedir? İhtiyaçlar var mıdır? Yapmamız gerekenler var mıdır? Bunları konuştuk. İl Jandarma Komutanımızın ilk dakikan itibaren devletin, milletin yanında yer aldı. Bu çok önemliydi, ilçelerde bir sıkıntı yaşanmadıysa, bu jandarmanın darbe içersinde yer almaması sayesinde olmuştur. Emniyet Müdürümüz de darbe karşıtı duruşuyla bizlere güven verdi.
Yaptığımız istişareler sonrası tüm iş makinelerimizle Tugay’ın etrafının sarılması, hiçbir tankın çıkarılmaması kararını aldık. Çünkü Ankara ve İstanbul’da gördüğümüz o görüntüler, tüyler ürperticiydi. Dışarıya çıkan tanklarla insanlar eziliyordu. Denizli’de de böyle bir şey yaşansın istemedik. Kararı almamızdan 15-20 dakika sonra operatörler ve şoförler evlerinden geldi. Bunu gündüz yapmak isteseniz bu kadar hızlı toparlanamazsınız. Yapılan yönlendirmeyle Tugay’ın etrafını çevirdik.
– Çardak’a giden askerler sizin aldığınız bu önlemden önce mi Tugay’dan çıkmış?
Zaten Çardak’taki askerlerin bir kısmı Söke’den getirilmiş. Birkaç gün önce buradan gidenler de var. Buradan en son 5-6 araç çıkış yapmış. Vali Bey ile konuştuk bunu. Bize “Çardak’ın ilerisinde araçlarınız var mı?” diye sordu. Sonra ben, Afyon Belediye Başkanı’nı, Vali Bey de Afyon Valisi’ni arayıp Denizli’den gelecek araçların geçirilmemesi konusunda önlem alınmasını istedik. Onlar da Ankara yolunu kapatmışlar. Sonra gerçek anlaşıldı. Buradan çıkan grup Çardak Havaalanı’na gitmiş.
– AK Parti İl Başkanlığında bulunduğunuz sırada askerler geldi mi?
Hayır, gelen olmadı. İlk anda 5-6 aracın çıkmasıyla bir tereddüt oluştu, buraya gelebilecekleri düşüncesi oluştu. Ama gelen olmadı.
– Çardak halkı da darbecilere karşı net bir tavır sergiledi. Havaalanına giden o grubu durdurdular…
Kesinlikle öyle oldu. Ama sadece Çardak değildi… Büyükşehir olmanın avantajını 15 Temmuz akşamı gördük. Her ilçede araçlarımız var. O gün 80’e yakın asker yanlış yola giriyor. Normal havaalanı yolunda ilerleyip intikal etmeye çalışıyorlar. Orası sivil alan. Yol kapatıldı.
Sayın Valimizin öngörüsü de çok iyiydi. Havada Kayseri’den kalkan uçaklar dolaşıyor, inip 550 komandoyu alacak. Ankara’ya götürülecek askerler de darbecilere destek verecek. 550 komando oraya gitseydi, verilen demokrasi şehidi sayısı 5-10’a katlanırdı.
Daha önce askeri bölümden giriş yapan 470 asker ise hangarların içinde konuşlanmış. Valimiz, havaalanını elektriklerin kesilmesi talimatını verirken; Büyükşehir, Çardak, Bozkurt ve Honaz belediyelerinin araçları yolu kapattıklarından 80 asker kontrol altına alındı. İki bayan da araçlara çıkıp anahtarları alıyor. Bu da ihtiyaç duyulduğun da Türk insanının neler yapabileceğini anlatan güzel bir örnek.
Elektriğin kesilmesiyle birlikte havaalanının pisti de araçlarla kapatıldı mı?
Işık olmasa bile risk alarak uçakların indirilmek istenebileceği ihtimalini değerlendiren Valimizin talimatıyla pist araçlarla kapatıldı ve uçağın inmesi imkansız hale getirildi. Çok şükür ortak çabayla o askerlerin gitmesi önlendi.
– Sayın Cumhurbaşkanı’nın televizyondan yaptığı meydanlara çıkılması çağrısından sonraki süreç nasıl gelişti?
Televizyonları izliyoruz bir yandan. Sayın Başbakanımız televizyon yayınına bağlanıp bir kalkışma olduğunu söyledi. Yetkili mercilerdeki bağlanıp konuşuyor ama henüz Cumhurbaşkanımız halka seslenmemişti. Bir bekleyiş var ama kimse kimseye “neden konuşmuyor?” sorusunu soramıyor. “Cumhurbaşkanımız şimdiye kadar durmazdı, bu olaylara el koyardı” o anda benim aklımdan geçenler bunlardı. Aklıma kötü kötü şeyler geliyor ama bunların olabileceğini de kabullenmek istemiyordum. Kendimi bu düşünceden uzak tutmaya çalıştım hep.
Cumhurbaşkanımızın akıbetiyle ilgili bilgi gelmemesi hepimizin canını sıkarken, o televizyon yayını bağlantısı gerçekleşti. Hepimiz duygulandık dinlerken. Meydanlara çağırıyordu milleti. Artık o dakikadan itibaren durmak olmazdı. Bu konuşmanın sağladığı motivasyonla önümüzde kimse duramazdı. Konuşmasını talimat kabul edip parti binasından çıktık ve Emniyet Kavşağı’ndan başlayıp kol kola yürüyerek Delikliçınar Meydanı’na doğru ilerlemeye başladık. Sloganlar atarak ilerlerken sürekli katılımlar oldu halktan.
Bize bir ara Delikliçınar’da 6-7 tane tank olduğu söylendi. “Olsun” dedik ve yola devam ettik. O gece binlerce vatandaşımız bizimle yürüdü. Delikliçınar Meydanı’na geldiğimizde artık hiçbir şey hissetmiyorduk. Kurtuluş Savaşı sahneleri aklıma geldi. Bir asker siperden çıkar hücum için, vurulduğunda yerini bir başka asker alır. Belki savaş meydanında değildik ama vatanın darbecilerden kurtarılması noktasında öyle bir duygu yaşanması oldu.
Benim omzumda milletin verdiği bir görev vardı. Bana “Sen bu şehrin belediye başkanısın” dedi. Benim de o emaneti aldığım gibi teslim etmem gerekiyordu. Bu duygularla yürüdüm o akşam, başka hiçbir şey düşünmedim. Kalabalık arttıkça arttı, 30 bin dolayında insan Delikliçınar Meydanı’nda toplanmıştı o gece. Vatan sevgisi, bayrak sevgisi insanları bir araya getirmişti. Çınar Meydanı o gece demokrasiye olan bağlılığa tanıklık etti.
Valimiz kriz merkezinde askeri ve emniyet açısından önlemleri alıyordu. Biz de meydanı kontrol ve koordine ediyor, motivasyonu yükseltip vatandaşlarımızı o meydanda tutmak, direnç gösterilmesini eksiltmeden devam ettirmek için harcıyorduk. Çünkü hiçbir şey net değildi. Bu nedenle ayakta kalmamız gerekiyordu.
Toplanan kalabalığa seslenmek istiyoruz. Bir süre ses cihazı krizi yaşadık. Megafon gibi bir şey getirdiler, önce onunla seslenmeye çalıştık. Ama ses arka taraflara ulaşmıyordu. O anda dev ekran aklımıza geldi. Arkadaşlar “Dev ekranı faaliyete geçireceğiz ama kapısı kilitli, kıralım mı?” diye sordu. Ben de kendilerine “Ülke elden gidiyor siz kapıyı soruyorsunuz, hemen kırın” diye tepki göstermişim. Yangın tüpleriyle kapı kırıldı. O esnada çıkan ses belediye basıldı gibi anlaşıldı. “Sakin olun biz yapıyoruz” diyerek sakinleştirdik ve o şamadan sonra meydana seslenmeye başladık.
Meydanda MHP’li, sol görüşlü bildiğimiz birçok insan vardı. Vatanını, milletini seven her kesimden insanlar vardı. Konuşma yaparken bir grubun Lise Caddesi’nden Tugay’a doğru gittiğini gördüm. Hemen onlara geri dönmeleri çağrısında bulundum. Sağ olsunlar geri döndüler. Aldığımız haberleri paylaşarak meydandakileri diri tutuyorduk. Çünkü güneşin doğuşunu görmemiz gerekiyordu.
YARIN: 03.30’DAN SONRA TÖVBEKAR OLDULAR