Karaca: Kadına şiddette sorun infaz sistemi kaynaklı – D20Haber
23.04.2024, Salı
18 °C / 34 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. POLİTİKA
  4. /
  5. CHP
  6. /
  7. Karaca: Kadına şiddette sorun infaz sistemi...

Karaca: Kadına şiddette sorun infaz sistemi kaynaklı

A- A+
D20HABER
Yayınlanma: 23 Mart 2022 Çarşamba - 15:16Güncelleme: 23 Mart 2022 Çarşamba - 15:39
Karaca: Kadına şiddette sorun infaz sistemi kaynaklı

CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, kadına şiddet konusunda asıl sorunun cezaların miktarı değil, infaz sisteminden kaynaklandığını savundu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda (KEFEK), görüşmeleri tamamlanan kadına ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi ile ilgili kanun teklifiyle ilgili açıklamada bulundu. Komisyonun ana komisyon değil tali komisyon olarak görevlendirilmesini eleştiren Karaca, düzenlemeyle ilgili şu eleştirilerde bulundu:

İstanbul Sözleşmesi, uluslararası bir sözleşmeydi. Avrupa Konseyinin kurucu üyesiyiz. İmzaladık, imzalanmasından dolayı da övünçle, neredeyse havai fişek gösterileri ve halaylarla kutlanacaktı. Ondan sonra Meclise geldi, Mecliste Komisyon toplandı, Komisyon sonrası Meclis Genel Kurulu’na geldi ve 6251 bir sayılı Uygun Bulma Kanunu'yla İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdi. Bir kanun hakkında Cumhurbaşkanlığı kararı verilebilir mi? Verilemeyeceği de zaten hukuken de ortaya çıkacak. İstanbul Sözleşmesi'nden geçtiğimiz yıl 20 Mart’ta hukuksuz bir şekilde Meclisin iradesini bir tek kişinin iradesiyle yok saydıktan sonra bir pişmanlık olmuş. Bu pişmanlığı bir nebze olsun giderebilmek için de ‘Hadi, bu teklifi hazırlayalım’ denilmiş.

Sormak istiyorum: Kasten yaralamada alt sınır altı aya çıkartılınca sorun ortadan kaldırılacak mı? Eziyet suçu düzenlenmiş. Yani eziyet suçunun ya da kadına karşı şiddetin, kadına karşı eziyetin ve bu eziyet içerikli suçların ortadan kaldırılmasındaki sorun, eziyet suçunun alt sınırının iki yıl olması mıdır? Altı ay uzatılınca eziyet suçu ortadan kalkacak ya da bunu işleyen failler ‘alt sınırı iki ay artırılmış, altı ay artırılmış, ben bu suçu bir daha işlemeyeyim’ diyecek mi? Yani bir caydırıcılığı olacak mı? Şimdi, neyi getirecek bu biliyor musunuz? Zaten kadına karşı işlenen suçlarda cezasızlık konusunda toplumda ciddi bir algı var ve dört ayı altı aya çıkarmak bu suçu önlemeyeceği için cezasızlık algısını da güçlendirecektir. En tehlikelisi de aslında budur.

Asıl sorun cezaların miktarı değildir aslında. İnfaz sisteminden kaynaklanan sorunlar vardır. İnfaz sistemindeki o kurumları, kuralları ‘kadına karşı işlenen suçlarda uygulanmaz’ diyerek bir cümle eklediğimizde, aslında birçok sorunu ortadan kaldırmaya bir adım daha fazla yaklaşmış olacağız.

Teklifle ‘uzlaşma sadece ısrarlı takipte olmaz’ diye bir düzenleme gelmiş. Peki, kadının kasten öldürülmesi uzlaşma sınırı dışında ama tehdit, eziyet, bunlar neden uzlaşma içerisinde değerlendiriliyor? Şunu yazmıyoruz oraya: ‘Kadına karşı kadın olduğu için işlenen suçlar, uzlaşma kapsamı dışındadır’ desek daha kapsayıcı olmaz mı?

Israrlı takibin Türk Ceza Kanunu'nda özel bir suç olarak düzenlenmesi gerçekten olumlu ama düzenleniyormuş gibi yapmak tehlikeli. Neden tehlikeli? Israrlı takibe bakıyorsunuz, ısrarlı takip sadece fiziki takip etmek ya da haberleşme, iletişim araçlarıyla rahatsız etmek olarak algılanıyor ve düzenlendiği yer hürriyet tahdidi ya da ona ilişkin suçlar. Peki, neden? Eziyetin alt sınırı iki yıl altı ay diyorsunuz; ısrarlı takip, sadece takip etmek, sadece basında ya da sosyal medyada ya da iletişim araçlarıyla ya da üçüncü kişilerle yapılan bir şey değildir. Sonucu can kaybına, kadının öldürülmesine kadar giden bir süreçtir, can alan, can almaya giden bir süreçtir. Eziyeti iki yıl altı ay düzenleyip ısrarlı takibi altı ay alt sınırla düzenlemek toplumdaki cezasızlık algısını güçlendirecek bir başka husustur.

Teklifte; ısrarlı takibin nitelikli hallerinden bahsedilmiş, bu nitelikli hallerde, bakıyoruz saydıklarımıza ama aslında, nitelikli olması gereken birçok düzenlemenin burada olmadığını görüyoruz. Örneğin, ısrarlı takibin mükerrer olması, ağırlaştırıcı ya da özellikli ya da nitelikli halde düzenlenmemiş. Hatırlayın, Tuba Arslan davası... Tuba Arslan'da neydi? 23 kez koruma talebiyle şikayetçi olunmuş ama her biri ayrı ayrı değerlendirilmiş ve Tuba Arslan o 23 kez koruma talebinde bulunduğu, şikayetçi olduğu fail tarafından katledilmiş. Mükerrerlik neden nitelikli halde sayılmamış, bunu da sormak istiyorum.

Teklifte ısrarlı takipte ‘çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe’ karşı ifadelerinin tüm kadınları kapsamadığına dikkat çeken Gülizar Biçer Karaca; 6284 sayılı Kanunun sadece evli kadınlarla yönelik şiddetin önlenmesi ile sınırlı olmadığına atıfta bulundu. Birlikte yaşayan ama ısrarlı takibe maruz kalan kadınları kapsamayan teklifle ilgili şu soruları yöneltti: Kadın örneğin imam nikahlıysa... Boşandığı eş değil, birlikte yaşadığı eş değil. Peki, buna yönelik ısrarlı takibi suç saymayacak mıyız? Teklifte bu da eksik.

Kasten öldürme ya da kasten yaralama suçlarında çocuğun yanında ya da çocuğun bulunduğu ortamda kadına yönelik suçun işlenmesi neden nitelikli hale getirilmemiş, teklifin içinde sayılmamış? Hatırlayın, biz bunu daha çok yakında yaşadık; Denizli'de kendi hemşehrim çocuğunun gözü önünde katledildi, boğazı kesildi. Peki, bu, ağırlaştırıcı sebep olmamalı mı sizce?

Bu teklif sadece ve sadece ‘mış gibi’ yapılan ve kadına yönelik suçlarda, şiddet ve kadın cinayetlerinde sadece ve sadece pansuman tedavisi uygulayacak bir pansuman kanun teklifidir. Oysa biz artık pansuman tekliflerle oyalanmak istemiyoruz. Neden? Çünkü bir insanın, bir kadının canı sadece pansuman kanun tekliflere emanet edilemeyecek kadar önemlidir. Anayasal hakların ihlalinin önüne geçmek istiyorsak ve gerçekten samimice kadına yönelik suçların önlenmesi ve sizin deyiminizle sıfır tolerans noktasına getirmek istiyorsak inanın bu kanun teklifi bu amacınıza hizmet etmiyor. O nedenle bir sorunun ortadan kaldırılması bütüncül bir bakış açısına sahip olmayı da gerektirir, bir zihniyet dönüşümünü de gerektirir. Bu kanun teklifinin bunlardan uzak olduğunu ve hiçbir şekilde ne kadına karşı şiddetin, kadına yönelik suçların ne de kadın cinayetlerinin bırakın önüne geçmeyi çözüm üretmeyeceği, bir yaptırım gücüne sahip olmayacağı açıktır.”