BABA! ‘BEN, SEN OLDUM’ – D20Haber
20.04.2024, Cumartesi
13 °C / 18 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. YAZARLAR
  4. /
  5. Halil SAĞAT
  6. /
  7. BABA! ‘BEN, SEN OLDUM’

BABA! ‘BEN, SEN OLDUM’

A- A+

Var olmak; ekmek, su, hava misali insanoğlunun en temel ihtiyaçları arasındadır. Varlığının kabul edilmesi, hayatta oturabileceği bir sandalye verilmesi kişinin hayata karşı geliştirmiş olduğu sağlam duruşlarının temelini oluşturmaktadır. Bundan sonra yapacağımız her davranış, kat edeceğimiz her yol bu temellerin üzerine kondurulacaktır. Var olmak; çocuğun varlığının kabullenilip onun biricik olduğunu hissettirmek, sevgi ve ilgi ile yaklaşarak evdeki yerinin kabullenilmesi demektir.

Çocuk, ilk doğduğu iki yıl içerisinde annesi ve babası ile bağımlı bir ilişki içindedir. Bir yıldır emekleyen, annesinin memesine muhtaç olan bebeğin ikinci yıldan itibaren özerkleşmeye çalışan kimliği ortaya çıkmaya başlayacaktır. Her yerde keşifler yapmaya başlayacak, ortamın dağılmasına sebebiyet verecektir. Özerkleşmeye çalışan yapı, bu ve bunun gibi onlarca şekilde kendini her ortamda gösterecektir. Kimi zaman dışkısını tutarak kimi zaman ise dışkısını tamamiyle bırakarak özerkleştiğini gösterecektir. Her ne kadar özerk olma çabaları bu yaşlarda başlamış olsa da çocuğun en temel ihtiyacı olan ilgi ve sevgi görme ihtiyacı henüz bitmemiştir. Ebeveynlerin çocuklarına ilgilerini, sevgilerini koşulsuz bir biçimde vermeleri gerekmektedir. Çocuk her ne olursa olsun sevgi üzerinden alt edilmeye, istenilen çerçeveye alınmaya çalışılmamalıdır. İstediğimizi yaptıracağız derken onun özgürlüğünü elinden almamalı, onun kaynakları kurutulmamalıdır.

Çocuğun özerkleşme çabaları kabul edilmemiştir. Bir stres hali karşısında kendi kendine adım atma becerisi kazandırılmamış, 'o kahve içmez' sözleriyle kendi istek ve arzularını belirtmesine izin verilmemiş çocuk, içeriden gelen ebeveynin sesinin söylediğini yapmaktan başka bir çare bulamayacaktır. Hiçbir zaman kendisine ait olmayan bu davranışları tekrar edecek ve kendi içinden gelen istek ve arzularını yapmaya başladığında ise, süper ego devreye girerek onun bağımsızlaşmasına izin vermeyecektir. Çocuk, bebekken her bağımsızlaşma denemesinde reddedilmiş ve sevgiyi çekmekle tehdit edilmiştir. Yetişkinliğinde de her bağımsızlık denemesinde içindeki ebeveyn sesi onu sevgisizlikle cezalandıracak ve kişi isimlendiremediği bir bunaltıya sürüklenecektir. Çözümü ebeveyn iç sesini dinlemekte bulacak ve onların sınırları içerisinde yaşamaya devam edecektir. Kendi olamayacak, kendi hedef kulvarında yürüyemeyecek ona ne yüklendiyse o misyonu üstlenecektir. Bir dikta rejimi gibi görünmeyen ordularla denetim altında tutulan kişi hayatının idaresini eline alamayacaktır.

Ayrışamama hali bir yerde sonlandırılmaz ise, babadan oğula geçen büyük bir miras gibi nesilden nesile geçecektir. Kendi ebeveyninden ayrışamamış kendi ayrılma-bireyleşme sürecini tamamlayamamış, buna gücü olmayan baba ayrışmayı kendi oğlu/kızı üzerinden gerçekleştirecektir. Kendi hayallerini indirekt yollarla çocuklarına yükleyecektir. Artık oğlu/kızı için dikta rejiminin direttiği misyon bellidir. “Babasının hayallerini gerçekleştirmek.” Kendi hayalinde her ne var ise çocuklarının ona ulaşması için büyük bir çaba sarf edecektir. Her başarılan hayal karşılığında tıpkı kendi başarısıymışcasına oğlundan/kızından daha çok mutlu olacaktır. Bu hayallerin gerçekleştirilmesi için maddi/manevi her türlü desteği veren baba çocuklarının kendimiz olmak istiyoruz isyanlarına karşı “Nankörsünüz, sizin için elimden gelenin en iyisini yaptım” diyerek, isyanı bastıracaktır.

Görünürde çocukları için başarılı bir gelecek kurduğunu düşünen ebeveynler, bu durumun çocuklarının hayallerinin yok edilmesine yol açacaklarını fark edemeyeceklerdir. Çocuklar, ayrışamamış ebeveyninin ona çizdiği sınırlar içinde kalmış olmanın zorunluluğunu hayat boyu yaşayacaklardır. Ne yaptıkları iş ile mutlu olabilecekler ne de asıl yapmak istedikleri işlere yönelebileceklerdir. Hayat boyu bu ikilem içerisinde çırpınıp duracaklardır.

Ebeveynlerin üzerine çok iş düşmektedir. Çocuklarını bir yere yönlendirirken onların yararına olacağı samimiyetinde olduğumuzu düşünürken, kendi elimizle bir hayat çizerken bu hayalin bize ait olup olmadığını kendimize sormalıyız. Ki karşımıza “Baba ben aslında senim” diyen bireyler çıkmasın.

Yazarın Diğer Yazıları
Yaşam Transferi
14 Ocak 2020 Salı
Hekimoğlu
7 Ocak 2020 Salı
Zamansız Öfke
24 Aralık 2019 Salı
Çocuk sever misiniz ?
3 Aralık 2019 Salı
Bütün Erkekler Aynı Mıdır?
25 Kasım 2019 Pazartesi
Kedi Sevgisi
5 Kasım 2019 Salı
Sevgi Pınarı
14 Ekim 2019 Pazartesi