15 TEMMUZ’UN ARDINDAN – D20Haber
25.04.2024, Perşembe
14 °C / 28 °C Denizli Hava Durumu
  1. ANA SAYFA
  2. /
  3. YAZARLAR
  4. /
  5. Ahmet YAVUZÇEHRE
  6. /
  7. 15 TEMMUZ’UN ARDINDAN

15 TEMMUZ’UN ARDINDAN

A- A+

Bugünden tam 1 yıl 1 gün önce bir akşam vakti; o zamanlar adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü değilken boğazın ilk inşa edilen köprüsü üzerinde askerler gördük.

“Herhalde bir terör saldırısı şüphesi ile asker orada.”

“Neden polis yok?” diye kendimize sorular sorarken, bir de baktık ki dost bildiğimiz, şehit olduğunda ağladığımız kurumun içinden çıkan bir grup hain, yurt dışında yaşayan bir adamın emrine köle olup devleti ele geçirmeye çalışıyor.

Düne kadar yurtdışında açtığı okulların öğrencilerinin kırık Türkçeleri ile okuduğu şiirlerden gurur duyanlar, onun okullarında yetiştirilen öğrencilerin akademik başarısını öve öve bitiremeyenler, alternatif pazarlara ürün satmak için bu organizasyondan medet umanlar ve diğer say say bitiremeyeceğim herkes şok oldu.

16 Temmuz’da, trafik kazası sonrası nasıl bir sessizlik veya şok hali varsa bir ulusun üzerine o düştü. İhanet hareketi ortalığı birbirine katmış ve devletin içinde devleti oluşturmaya cüret eden bir organizasyon vahşi yüzünü bize göstermişti. Canlarımızı şehit etmiş, bizleri uzun yıllar kapanmayacak yaralar ile baş başa bırakmışlardı. Bu şekilde başlayan bir sürecin birinci yılını bitirmiş bulunmaktayız.

Peki her şey bitti ve normale döndük diyebilir miyiz?

Daha değil elbette. Bir temizlik, arınma geçirmeden ve bunu herkesin aynı şekilde onayladığı adaletli bir şekilde yapmadan değil. Bu iş tam anlamı ile bitti diyebilmemiz için, içinde bulunduğumuz dönemde yargının şüphelere yer vermeyecek şekilde, güvenilir deliller ile kendini ifade ettiği bir süreci gerçekleştirmesi gerekli.

Yargılanan işadamından akademisyene herkesin içinden gerçek suçluları cezalandıran, yaşın yanında kurunun yakılmadığı, vicdanları yaralamayan ve gelecek yıllara mağdurlar yaratmayan bir sürecin gecikmeden, masuma maddi ve manevi zarar vermeden tamamlanması gerekiyor.

Elde bulunan sistem ile çok zor bir durum.

Ama kamuoyunun beklediği durum bu…

Belki de cumhuriyet tarihimizin en büyük yargılama sürecinde hakimlerimize ve savcılarımıza en büyük görevin düştüğü dönem bu.

Umarız ki tarih bu süreçte başarı ile çıktığımızı yazar gelecekte.

Biter mi o zaman yapacaklarımız?

Bitmez bence…

Eğitim sistemimizin de değiştirilmesi –düzeltiyorum- modernleştirilmesi gerekli. Kendi şartlarını dikkate alan, eğitimcisini torpil veya kayırma ile seçmeyen, eğitimcisinin performansını bağımsız ölçüm sistemleri ile analiz eden, başarılıyı ödüllendiren, başarısızı tespit edip onun eksiklerini gidermek için yöntemler arayan bir sistem.

Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi idealist, modern, genç beyinlerin yer aldığı bir sistem. İmkansızlıklarından şikayet edeceğine kendi becerisi ile imkansızlıkları gideren bir sistem.

Eğitimin okulda olması gerektiğini bilen ve inanan, çocuklarımızı ne olduğunu bilmediğimiz evler içerisinde, ne niyette olduğunu bilmediğimiz abilere ve ablalara emanet etmemizi teşvik etmeyen bir sistem.

Dershaneler gibi gecekondu çözümlere eğitimcisini mecbur bırakmadan geçinmesini sağlayacak bir sistem.

Seçme ve yerleştirme sınavlarının güvenliğinin namus olduğunu bilen bir sistem.

Öğrencisinin eğitim sürecini başarılı bitirdiğinde işsiz kalma şüphesi duyurmayacak bir sistem.

Biter mi o zaman yapacaklarımız?

Bitmez bence…

Bugünlere nasıl geldiğimizi araştırmalı üniversiteler. Raporlar hazırlanmalı ve tekrarlanmaması için muhalefetinden, iktidarına ortak çalışılarak 1980’li yıllardan kalan garabet kurumlar ve sistemler analiz edilmeli. Bunlardan temizlenmeli sistemimiz.

Anayasamızın ikinci maddesinde bahsedilen laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti miyiz yoksa bazı durumlarda bunlar göstermelik mi uygulanıyor konusundan emin olmalıyız.

Tüm sistemleri bu güzide ilkelere uymayan bir sistemin yeni FETÖ’ler yetiştirebileceğini kabul etmeli ve bu konuda ortak bir aklın çalışmasına imkan tanımalıyız.

Biter mi o zaman yapacaklarımız?

Bitmez bence…

O akşam muhalefetinden iktidarına tüm meclis el ele verdi. Üzerine bombalar düşerken milletvekillerimiz ölümü göze alıp, parti amblemlerini unutup işlerini yaptılar. Meclisi hayatları pahasına korudular. Tarihe adlarını altın harflerle yazdırdılar.

Bu süreç bitmedi. O yüzden iktidara iş yaptırmayan muhalefet veya kendinden başkasını dinlemez iktidar gibi geçmiş dönem hastalıklarını bir kenara bırakmak gerekiyor.

Sadece bombalar düşerken değil yıkılan duvarlarımızı inşa ederken de aynı emeğe, birliğe ihtiyaç var. Bunun için sadece eleştirmeyen ayrıca proje de üreten bir muhalefete ve komisyon çalışmalarında her fikri sabırla dinleyip ortak bir platformda sorunları çözmeye çalışan bir iktidar yaklaşımına ihtiyaç var. Bizden zorla alınmak istenen umuda ancak öyle sahip çıkılabilir.

Kurucu meclis yıllarında ulusun her bir bireyi tekrar inşa için el ele vermesi ile bugünlere geldik. O dönemin milletvekilleri gibi savaşan bir meclis yapısı var şu an. Günlük siyasetin kısır döngüsü bol, sözü boş günlerini bir kenara bırakıp içte ve dışta bizi daha güçlendirecek bir yeniden inşa emeğine ihtiyaç var. Bu sorumluluğu yerine getirecek milletvekillerine ihtiyaç var.

Biter mi o zaman yapacaklarımız?

Bitmez bence…

Son olarak bizler sahip çıkmalıyız içinde yaşadığımız topraklara. Bölünmeden, öteki diye birilerini hor görmeden, kolay yoldan zenginleşmeden, emeğe saygı duyan, çalışanı avanak diye yaftalamayan, kendi üretimine sahip çıkan, kendi ticaretini ilkeli yapan bireyler olma niyetini içimizde barındırmalıyız.

O akşam her görüşten insanlar sokaklara döküldü. El ele verdi. Ve hainleri bertaraf etti. Unutmamalıyız ki renginizi belli etmeyin diye öğüt verirken kameralar karşısında ağlayan bir adamı “Allah” diyor diye baş tacı eden sadece siyasetçiler değil aynı zamanda bizleriz.

Aklı öğütlemeyen, dini kazanç veya güç elde etmek için kullanan insanları aramıza aldığımız ve bu insanlara şüphe ile bakmadığımız müddetçe yeni tehlikelerin bir gün tekrar gelmesi kaçınılmazdır.

Sistemimize, toprağımıza ve kardeşimiz olan vatandaşımıza tehlike anında sahip çıktık. El ele verdik. Kimliklerimizi bir kenara koyduk. Bundan sonra ileriye gidebilmek için çalışmak bizim elimizde. Bu felaketlerin bizde açtığı yaraları tam olarak kapatıp, kaybettiğimiz canlarımızın yerini doldurmamız imkansız.

Umarım Yaradan bu duruma insanımızı bir daha düşürmez. Yarınlarımızı aydınlık hale getirmek için daha çok üretmeli, daha çok çalışmalı, daha çok bilimi aramalı ve bizi bölen her türlü kişiyi bizden uzak tutmak zorundayız.

Yeni FETÖ’ler olmaması için başka çıkar yol yok bizim açımızdan.

Yazarın Diğer Yazıları
BİLİMİ İTHAL EDEN TOPLUM OLMAK
26 Ağustos 2017 Cumartesi
MESLEK LİSESİ PROBLEMİ
12 Ağustos 2017 Cumartesi
İNOVASYON MESELESİ
29 Temmuz 2017 Cumartesi
DENİZLİ DE TURIST OLMAK
22 Temmuz 2017 Cumartesi
YENİ NESİL VE SANAYİİ
30 Haziran 2017 Cuma
BAYRAM YAZISI
23 Haziran 2017 Cuma
TASARIM ÜLKESİ OLMAK
9 Haziran 2017 Cuma
OKUMAK
2 Haziran 2017 Cuma