Turuncu dastarlı kadın… – D20Haber
25.04.2024, Perşembe
17 °C / 29 °C Denizli Hava Durumu

Turuncu dastarlı kadın…

A- A+
Zeki Akakça / D20HABER
Yayınlanma: 23 Mayıs 2020 Cumartesi - 08:01Güncelleme: 23 Mayıs 2020 Cumartesi - 02:33
Turuncu dastarlı kadın…

Bu haftaki yol ve fotoğraf hikayemize “Yaşam Sürüyor” diyerek, şiirle başlamak istiyoruz. Önce şiir, devamında fotoğrafın hikayesi...

Yaşam sürüyor;

Ayak yürüyor

Yol götürüyorsa, 

Göz görüyor,

Yürek seviyor,

Sevgi değer buluyorsa 

Her yer bir yol

Her yol bir hikâyedir...

Yine yeni bir yol, yine yeni bir fotoğraf hikâyesindeyiz...

Yol alıp bizi Aydın/Karacasu tarafına taşıyor bu kez.

Bu defa yol arkadaşlarım Dr. Metin Vural ve İnşaat Mühendisi M.Sait Yaymanoğlu.

Yine aynı kaygı ve sevgiyle düşüyoruz sabahın erken saatinde yollara.

Denizli-Muğla yolunu takip ederek Tavas çıkışından sağa dönüp devam ediyoruz hedefteki varış noktamıza. Bu kez Karacasu Âlemler köyüne ulaşmayı deneyeceğiz.

Ama öncesinde bazı noktalarda mola verip nefes almamız gerekecek. 

Şimdilik bu mola noktalarından detay veremeyeceğim.   

İlk mola yerimiz Kızılcabölük’te bir kahvehane. Burada kahvaltımızı yapıyoruz...

Yolumuz üzerinde Geyre var. Geyre'den basıp geçmek olmaz. 

Geyre'yi pek bilen olmaz aslında ama "Afrodisias" denirse hemen herkesin duymuşluğu, görmüşlüğü, okumuş - izlemişliği vardır.

İşte o efsane antik kente uğrayıp, bir süre oyalanıp, Karacasu'ya doğru devam ediyoruz. 

Karacasu girişi diyebileceğim bir noktada "Dandalaz Köprüsü"nde oyalanıyoruz azıcık. 

Dandalaz Köprüsü’nün restore edilirken nasıl yıkıldığının hikâyesini de dinliyoruz köprünün hemen yanındaki mekân sahibinden. 

Üzülüyor ve iç çekiyoruz. 

“Neden? Neden bizim ülkemiz bu talihsizlikleri, bu kötü örnekleri yaşıyor hep” diye. hayıflanarak çevreyi izliyor, fotoğraflar çekiyoruz.

Sait Yaymanoğlu mesleği gereği köprülerdeki kilit taşının önemini anlatıyor ve teknik bilgiler veriyor. O taşın sökülünce ağırlık merkezinin çöküşüyle nelere sebep olacağını göstererek izah ediyor. Dr. Metin Vural abi ise; insanın azıcık beynini kullanması durumunda bile bu taşların nasıl tutturulduğunu anlayarak gereğini yapacağını söyleyip noktalıyor konuyu.

“Yolumuza devam etmeliyiz” deyip ayrılıyoruz buradan. Zira konumuz bunlar değil. Ama "fotoğraf sadece bir görüntü değildir"  mantığını anlatma telaşında olduğum için bu "es" vermeleri de paylaşmayı önemsiyorum. 

Yoksa sadece "gittim, gördüm, çektim gösteriyorum" demek çok yavan ve soğuk olur diye düşünüyorum.

Karacasu'ya gelmişken birazcık "toprak kap-kacak" yapan "Bardakçı Atölyeleri"ne uğruyoruz. Orada tanıdığımız dostların çayını içip-söyleşiyor,  biraz  fotoğraf çekip  "Âlemler köyü" ne  doğru yolumuza devam ediyoruz. 

Bu köyün adını sıklıkla duymuş, merak etmiş ama daha önce gelememiştik. 

Âlemlere gelirken hayallerimiz farklı olsa da karşılaştığımız görüntü bizde biraz hayal kırıklığı yarattı. Mistik bir ortam, farklı bir yaşam tarzı, otantik mekanlar falan bekliyorduk, ama bunlar yoktu. Sıradan bir Ege bölgesi dağ köyü idi burası.

Ancak köy kahvesindeki sohbette sıcak yaklaşımlar, şakacı söylemler  bizi biraz keyiflendirmeye başladı. Burada köyü gezip fotoğraf çekmek için Muhtardan izin alarak köy içine yürüyoruz.

Köy içinde dolaşırken çokça çocuk gördük, hep  önümüzde, ardımızda dolanıyorlardı. 

En dikkat çekici nokta kadınların başındaki "Turuncu renkli başörtüsü" idi. 

İstisnasız köy içinde gördüğümüz her kadın bu başörtüsünden kullanıyordu. 

Kimileri sade kullanırken, kimileri de çevresini renkli objelerle, pul, boncuk gibi malzemelerle süslemişlerdi. 

Epeyce  çekim yaptıktan sonra, bir sokak içinde traktör römorkundan yük indirmekte olan aile dikkatimiz çekti.

Yeni, dışarıdan amelelikten gelmişler yüklerini indirip yerleşmeye çalışıyorlardı.

Ben yaklaşıp fotoğraf çekmek için izin istedim. “Olmaz!” dedi ailenin reisi konumundaki bey yüksek sesle. “Çekemezsin!”

“Peki” deyip ayrıldım. Metin abiye yaklaşıp "çektirmiyorlar" dedim.

Bu kez o gitti. Kısa süre sonra eliyle “gelin” işareti yaptı. 

Sait Bey ile koşturup gittik hemen.

Ne olmuş nasıl ikna etmişti önce anlayamadık. Ama epeyce fotoğraf çektik.

Hatta muhabbet ilerledikçe detaylar ortaya çıktı. 

Metin abi nasıl ikna ettiğini anlattı sonra.

Evin reisi:- “Siz fotoğraf çekerken kadınlar hep size bakıyor, iş bize kalıyor”

Metin abi:”O zaman önce birlikte yükü indirelim, iş bitince birlikte fotoğraf çekeriz”

Deyince sorun çözülmüş. Bize de izin çıkmış.

O kadar sıcak oldu ki ortam; çay ikramları, meyve ikramları, şakalar, yemek davetleri falan  gırla gidiyordu.

Çekimler yaparken evin en yaşlı kadınına takılı kaldım ve çoğunlukla onu çektim. 

Bu telaş içinde arkadaşlarım bana laf yetiştiriyorlardı;

-Buldun modeli çekiyorsun kana kana...

Modelim de havaya girmiş kâh yandan, kâh çeki çemberi düzelterek poz veriyordu. 

Ben işi biraz daha kolaylaştırmak için modelime laf atıyorum doluya boşa.

Bir ara modelimi onore edip rahatlatmak adına dedim ki;

-“Sen bu işi biliyorsun!”

Modelim anında karşılık verdi:

-“Bilmem mi? Bugüne bu gün "Angaralı Ayşe"nin klipinde oynamış kadınım ben...”

Bu işin  finaliydi. Gerisi teferruat...

Nasıl da bulmuştuk gerçek modeli.

Hemen konuyu Metin abiye aktardım.

Zira daha önceki tarihlerde Denizli- Güney festivallerinden  birinde bu "sanatçı" ile bir anımız vardı. Ve doğrudan o aklımıza geldiği için gülmüştük. Bu "sanatçımız” ile bizleri tanıştıran zamanın Güney Belediye Başkanı Halit Gürbüz, Metin abi ile tanıştırırken;- "Dr. Metin Vural, aynı zamanda şair" deyince hanımefendi "şairlik" için " eh o da bir sanat" demişti!

Bu anı ile buradaki modeli bütünleştirip zamanı tamamlamıştık.

Konuk olduğumuz aile ve oralardaki çocuklarla anı fotoğrafları çekip, telefonlarımızı alıp verdikten sonra yine gelmek dileğiyle vedalaşıp ayrıldık.

Anı fotoğraflarını Âlemler’e gönderdik ama kendimiz hâlâ gidemedik.

Belki bir gün yine gideriz, o zaman çocuklar genç, gençler olgun bireylere dönmüş olurlar.

Kim bilir?

Başta da dediğim gibi:

Yaşam sürüyor;

Ayak yürüyor

Yol götürüyorsa, 

Göz görüyor,

Yürek seviyor,

Sevgi değer buluyorsa 

Her yer bir yol

Her yol bir hikâyedir...

Zeki Akakça